Bizans’ın durumu bölgedeki iktidar değişimini belirleyen bir faktör olarak dikkati çekmektedir. Bizans’a tabi halk, kendilerini müdafaa edemeyen ancak yüksek vergi alan bu devlete tabi olmaktansa daha az vergi alıp malcan ehemmiyetlerini temin eden Türk Beyliklerinin idaresini tercih ediyorlardı.

Böylece uc beylikleri yavaş yavaş, çapullarla yaşayan bir aşiret halinden çıkarak tebaasının menfaatlerini koruyan muntazam siyasi teşekküllere inkişaf etmişlerdir.

Çapul yapan zihniyetten muntazam yapıya geçişte İran, Mısır ve Kırım Müslüman merkezlerinden gelen medreselilerle Orta ve Şarkî Anadolu’dan gelen Selçuk ve İlhani Bürokrasisi memurları bu uc beyliklerinde yavaş yavaş bir idari mekanizma ile kültür müesseseleri vücuda getirmişlerdir.

Osmanlıların başarısında ve Bizans’ın gerilemesinde, yukarıda değindiğimiz iki saik dışında özellikle Kösedağ Savaşı’ndan sonra bölgeye başlayan Türkmen akını da son derece önemi haizdir. Moğol istilası ile büyük bir göç dalgası Bizans sınırlarına ilerlerken, İznik devrinde kurulmuş olan sınır savunma sisteminin bozulmuş olması Bizans topraklarını istilaya açık hale getirmiştir.

Bu savunma sisteminin çökmesinde sınırda bulunan ücretli askerlerin paralarını alamama sebebiyle yerlerini terk etmeleri; bu birliklerin bir kısmının Balkanlar’da zuhur eden olaylarda kullanılmak üzere taşınması ve artan feodalleşme etkili olmuştur.

Bu şartlar altında Türk fütuhatı ilerlerken İznik, İzmit, Bursa, Manisa gibi birkaç müstahkem mevki dışında Tüm Anadolu Türk egemenliğine girerken Eski Bithynia’da ise bölgedeki Türk aşiretlerini bayrağı altında toplayan Osman Bey topraklara sahip olmaktaydı.

Osman Gazi’nin gazalarda yanında ona sadakatle bağlı yarenlerinin olması onun güçlü liderliğine işaret ettiği gibi burada üzerinde durulması gereken bir başka faktör de onun yarenlerini hoş tutan, kazanılan toprakları dirlik olarak dağıtmasıdır.

Mudurnu taraflarına Harmankaya Tekfürünün de katılımıyla yapılan akınlarda çok mal-ganimet aldıkları için esir almamışlardır. Aşıkpaşazade halkı kendilerine tabi etmek için böyle yaptıklarını ifade eder.

Aşıkpaşazade de bu konuyla ilgili olarak Karacahisar’ın fethi sonrası Germiyan ülkesinden ve başka yerlerden pek çok adam gelip Osman Gazi’den evler istediler, o da bu kişilere boş evlerden verdi. Sonra kiliseler, mescit e cami yapıldı şeklinde ifadeler vardır.

Moğol istilası ilk planda merkezi İznik’te bulunan Bizans Devleti’ni Selçuklu baskısından kurtardığı için rahatlatsa da, Anadolu’ya başlayan yoğun akın durumu tersine çevirdi. 1261 sonrası daha çok Balkanlar’daki gelişmelerin ön planda tutulması Anadolu’ya gereken önemin verilmemesine neden oldu.

Bunun sonucu olarak da kırsal kesimde yayılan Türklere karşı fazla bir direniş gösteremedi.

Diğer taraftan Osmanlı Devleti’nin inkişafa başladığı uc sahası, muhtelif bakımlardan Anadolu’nun türlü yerlerinden bir takım muhacir kafilelerini, hatta yalnız göçebeleri değil şehirlileri de cezb edecek kadar cazipti.

Osmanlı 400 çadırdan mürekkep bir aşiret tarafından kurulmadı. Burada yaşayan insanlar da Selçuklu Anadolusunun Türkmenlerinden ayrı bir unsur değildi. İçtimai şekil itibari ile bunların diğer Anadolu Türklerinden farkı yoktu.

Yrd. Doç.Dr. Refik ARIKAN

Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1