Osmanlıların Söğüt-Domaniç’e yerleşmeleri ve Bizans’ın durumu: Osmanlılar Selçuklu Sultanı Alâaddin Keykubâd devrinde Söğüt “Uc”una yerleştiler. Karacahisar ve Bilecik Tekürlükleri arası Ertuğrul Bey’e yurtluk olarak tahsis edildi.
Söğüt kışlık için, Domaniç Dağı ve Ermeni Beli Dağı da yaylak için verildi1. Osmanlıların ortaya çıktığı topraklarda otorite boşluğu vardı ve bu topraklar Bizans ile Germiyan Beyliği arasında “No man’s land” olarak adlandırılıyordu.
Söğüt merkezli olarak bölgeye yerleşen Osmanlıların, Ertuğrul Gazi döneminde “Gaza” yaptıklarına dair bilgi yoktur. Aşıkpaşazade’de “Ertuğrul Gazi devrinde ceng ü cidal olmadı. Yaylaların yayladılar, Kışlaların kışladı-lar” şeklindeki ifade de bunu desteklemektedir.
Aynı bölümde, Osmanlıların bölgeye gelişinden sonra Çavdar Tatarlarının Bilecik ve Karacahisar üzerine yaptıkları akınların sona erip, kâfirlerin Tatarlardan emin olduklarına dair bilgi Tatar akınlarına karşı mücadele edildiği kanaati oluşturmaktadır.
Osmanlıların yerleştikleri topraklara en yakın ve Batı Anadolu’nun güçlü beyliklerinden Germiyanoğulları ile bir rekabet içinde oldukları da aşikârdır.
Nitekim Eskişehir pazarında geçen hadisede; pazara bardak getiren Bilecik kâfirlerinin birinden bardak alan Germiyanlı birisi parasını ödemeyince Osman Bey olaya müdahale etmiş ve Bilecik kâfirlerine dokunulmamasını söylemiştir.
Aşıkpaşazade’nin rivayetine göre Bilecikli kadınlar bile pazara rahatça gelip gider olmuşlardır. Buradan Osman Bey’in adâletle hükmetmesinin yanında; Germiyanlı’nın haksızlığına yapılan vurgu, iki beylik arasındaki rekabeti de ortaya çıkarmaktadır.
Diğer taraftan Osman Bey’in Bilecik tekürü ile ilişkileri hakkında da yorum yapmamıza imkân tanımaktadır. Osman Gazi’nin adaletli tavrı ve bölge halkına karşı davranışı Osmanlıların gayr-ı Müslimlerce de kabulünü sağlamıştır.
Nitekim Osman Bey, bölgedeki fetihlerde köylüleri incitmemiş, hatta akınlar başladığında, topraklarından ayrılanlar geri döndüğü gibi bu köylülerin rahatını işiten bir takım gayr-ı müslimler sair vilayetlerden göç etmişlerdir.
Bu durumun temel sebeplerinden bir tanesi akınlarda ganimet alınmasına rağmen esir alınmamasıdır. Osmanlıların “Uc”a yerleşmeleri ve bölgedeki hâkimiyetlerini zamanla genişletmeleri izledikleri politika kadar Bizans’ın durumu ile de ilgilidir.
Bizans ordusunun fazla bir direnişle karşılaşmadan 15 Temmuz 1261’de İstanbul’u Latinlerden geri almasıyla imparator VIII. Mikhael İznik’teki merkezi tekrar İstanbul’a taşıdı ve Ayasofya’da ikinci kez taç giyerek yeni hanedanlık başlamış oldu.
Ancak Laskarislerle imparatorluk mücadelesi devam ettiği gibi, bir taraftan da Batıda kendisine karşı kurulan ittifaklarla savaşmıştır. Bu dönemde imparatorluk kendini toparlasa da, Balkanlarda Sırbistan ve Anadolu’da Osmanlılar gibi iki gelişen gücün arasında ezilmeye başlamıştır.
Bizans Devleti, iyileşmez türden olan iç hastalıkları ve gittikçe artan dış siyasi baskılar ile XIII. yüzyıl sonundan itibaren felakete doğru sürüklenirken, buna ilaveten yükseliş içerisinde olan Osmanlılar ile Sırpların fetihleri ile oluşan çifte baskı arasında askeri ve mali yönden aciz kalmıştır. (DEVAM EDECEK)
Yrd. Doç.Dr. Refik ARIKAN
Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1