Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
İnegöl ve çevresi, yalnızca sanayisi ve doğasıyla değil, aynı zamanda Osmanlı dönemine uzanan köklü vakıf geleneğiyle de dikkat çeker. Bugün birçok köyde karşılaştığımız camiler, medreseler ve külliyeler; ardında yatan hayırsever vakıf kültürünün izlerini taşır. Bu yazımızda, üç önemli Osmanlı şahsiyetine ait vakıflar üzerinden, İnegöl’ün bu tarihî mirasını detaylarıyla ele alıyoruz.
İsa Bey (Beyazıt Paşa Zâde) Vakfı: Osmanlı’nın devlet aklı, sadece merkezi yönetimle değil; aynı zamanda vakıflar üzerinden yerelde de kendini göstermiştir. Bu örneklerden biri olan İsa Bey, Çelebi Sultan Mehmed’in sadrazamı Beyazıt Paşa’nın oğludur. Babasının vefatının ardından hem onun hem de kendi vakıflarını mütevelli sıfatıyla yönetmiştir. Bursa-Gürsu ilçesine bağlı Esebey (günümüzde Alice) Köyü ile İnegöl’e bağlı Dömez Köyü’nden veraset yoluyla ½ hisse sahibi olan İsa Bey, bu taşınmaz malları Bursa’da yaptırdığı camiye vakfetmiştir. Dömez Köyü’ndeki arazilerin 1520 yılına ait yıllık vergi geliri 960 akça iken, bu rakam 1573 yılında 1000 akçaya yükselmiştir.
Çelebi Sultan Mehmed Vakfı: Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu sayılan Çelebi Sultan Mehmed, yalnızca siyasi başarılarıyla değil, vakıf geleneğine yaptığı katkılarla da tarih sahnesine damga vurmuştur. Bursa’daki meşhur Yeşil Camii ve külliyesi için birçok vakıf bırakmıştır. Bu vakıfların bir kısmı İnegöl’dedir. Örneğin, Şıbalı/Sipahi Köyü ve Çavuşlu Mezrası’nın 1520 ve 1573 yıllarına ait tahrir kayıtlarına göre yıllık toplam geliri 27.227 akçadır. Sığırtmaçlı (günümüzde Alanyurt) Köyü’nün ise yıllık geliri 18.125 akçadır. Ayrıca Kongular/Konurlar Köyü’nden elde edilen gelir, 1520’de 3045 akça, 1573’te ise 3050 akça olarak tespit edilmiştir. Bu kaynaklar, Yeşil Külliyesi’nin işletmesini ve devamlılığını sağlamıştır.
Mehmed Bey (Küçük Mustafa Paşa Zâde) Vakfı: Osmanlı'da vakıf geleneği, yalnızca devlet adamlarının değil, aynı zamanda ailelerinin ve akrabalık bağlarının da bir tezahürü olmuştur. Mehmed Bey, Hamza Bey’in üçüncü kuşaktan torunu olup, Bursa, Bolu ve Amasya’da sancak beyliği yapmıştır. 1516’da Mercidabık Savaşı’nda şehit düşen bu zat, Savcı Bey’in kızı Hatice Hatun ile evlenerek Hamza Bey sülalesi ile Osmanlı hanedanı arasında akrabalık kurmuştur. Bu bağ neticesinde, Kulaca ve Hamza Bey köylerinde cami merkezli külliyeler inşa ettirmiştir. Medrese ve mektepleriyle uzun yıllar eğitim hizmeti sunan bu yapılar, günümüze dek ayakta kalmayı başarmıştır.
Mehmed Bey’in vakıfları arasında öne çıkan yer, günümüzdeki Yenice Kasabasıdır. Eski adıyla Çoban Karyesi olan bu yerleşim yeri, zamanla Yahşî Bey’e mülk olarak verilmiş ve “Yahşî Bey Karyesi” adını almıştır. Tanzimat döneminde nahiye yapılan ve gayrimüslimlerin ikameti sebebiyle “Kefere-Yenicesi” olarak da bilinen bu yerleşim, Mehmed Bey tarafından Kulaca ve Hamza Bey köylerindeki hayır tesislerine vakfedilmiştir. Yenice Köyü’nün 1520 yılı gelirleri 4622 akça, 1573 yılı gelirleri ise 4650 akçadır. Ayrıca İnegöl şehir merkezindeki Hacı Baba ve Doğanca mezraalarının toplam geliri, her iki yılda da 1214 akça olarak kaydedilmiştir.
Yüzyıllar önce inşa edilen bu vakıflar, sadece birer ekonomik kaynak değil; aynı zamanda birer kültür, eğitim ve inanç merkezidir. İnegöl’ün köylerinde yükselen camiler, medreseler ve külliyeler, Osmanlı’nın adaletli, halk odaklı ve hayırsever idari yapısının yansımalarıdır. Bu vakıf sistemi sayesinde, bir yandan sosyal hizmetler kesintisiz sürerken, diğer yandan yerel kalkınma da sağlanmıştır. Bugün hâlâ ayakta olan bu yapılar, geçmişin bize bıraktığı birer tarihî emanettir.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!