Hak Teâlâ, Eyüb’e ayıttı ki Ya Eyüp!Üzerinde yüz adet buğday (tanesi) taşıyan (bir sap) demeti oluştur. Dahî (sonra da) bununla Rahime Hatun’a bir kerre vur ki yemininden hânis olmayasın. (yemininden dönmeden yemînin, yerine gelmiş olsun.; bunun üzerine Eyüp -aleyhisselâm-) yüz buğday sapını bir yere cem ittü.

Dahî (sonra onunla) Rahime Hatun’a bir kere vurdu. Andan sonra (hemen Yüce Allah, ikbal kapısını o’na açtı ve gökten) üzerine “Altundan” oluşmuş çekirge yağdurdı. Eyüp Peygamber, ol çekiregelerden devşirdi de devşirdi… O’nun bu halini izleyen Hak Teâlâ, ayıttı: - Ya Eyüp! Ne kadar da çok devşirme çabası gösteriyorsun? Doymayacak bir hâlin var deyince,

Eyüp Peygamber, cevaben ayıttı: - Ya Rab! Bunlar, senin fazl-ü keremindür. Adem oğlundan kim doymuş ki ben doyayım.. (dedikten sonra kendisine ikbal kapısı açılan Eyüp Peygamber, uzun bir hayat yaşadı.

Hatta bir rivayete göre yüz doksan yıl ömrü oldu. Bir diğer rivayete
göre ise doksan üç yıl ömrü oldu. Allah’ın salât-ü selâmı, onun üzerine ve de diğer tüm nebî ve resullerin üzerine olsun…

Ey Gafil İnsan! Ey Zalûm ve Cahil İnsan! Nice günahlar işlersün. Hiç havf ve
korkun ya da ağlamaklığın var mıdur senin? Yahut da belaya ve şiddete düşsen sabrın var mıdur senin? Yahut da son demde hâlim, nice olur dir misin hiç?

(Bak) gör ki. Enbiyalar (bile) ne belâlar, şiddet ve renç çekerler… Hak Teâlâ’ya neler (yaparak ve de arzederek isteklerine) vasıl olurlar. Sen, dün-ü gün mesrûrsun; günahın, bağışlanmış gibisin.. Yahut sırat köprüsünü geçip cennet kapısından içeri girmiş gibi ferahsın ve de kendinden eminsin..

Unutma! Dünyada mağrur olan (ahirette) mağbûn olur. Gör kim şeytan yedi kerre yüz bin yıl Hak Teâlâ’ya ibadet itti ve her gökte bin yıl kaldı ve cennet kapısında gördü kim mukarreplerden (yani: Allah’a en yakın olan meleklerden) birine Hak Teâlâ, bir buyruk buyuracak fakat ol mukarrep (melek, verilen bu buyruğu, tutmayacaktır.

Hak Teâlâ da ana lânet edecektir. Ve dergâhından sürecektir. (Cennet kapısı üzerinde bu yazılı metni gören) şeytan ayıttı: -Ya Rab! Bana buyur… (müsâade et…) kim ben de ana lânet edeyim. Hak Teâlâ, ana (müsâade etti ve) buyurdu.

Şeytan da buyruğa karşı çıkan ol mukarrebîn meleğe bin kere lâ’net ittü. Bilmedi kim (lâ’net ettiği mukarrebîn melek) kendisi idi. (Çünki)
o, yetmiş bin meleğin ulusu idi. Onlara va’z-ü nasihat iderdi. (Şu kadar var ki O,) haline (bulunduğu yüksek makama) ve ameline mağrur oldu. Ol denlû mukarrebînden olduğu halde işlediği (büyük) günahtan dolayı dergâh-ı ilâhîden sürüldü.

Ey Gafil İnsan! İtibâr it! ve (ibret al!) Hazer eyle! Hak’tan havf eyle ki Hak Teâlâ, ömrünü saadet ile mi hatm ider, yani: (sona erdirir)? Yoksa şekâvet üzere mi hatm ider? Bu husus, (Allah dışında hiç bir kimse tarafından) bilinmez.

Ve’l-ıyâzü billâhi min zâlik = Bu duruma düşmekten Yüce Allah, bizleri korusun. Tevbeye gel! Ey insan oğlu… Ma’siyetinden ve günahından rücu’it! Hak Teâlâ,(sana) süâl idecek olur ve dirse kim “Bana, ne amel ile geldin?” dediğinde (sen), ne cevap idersin?

Gerektür ki kişi, ahıreti unutmaya… Dünyaya mağrur olmaya… Dünya, hod
(gerçekten hiç) kimseye mülk olmaz. Nefsine nasihat idesin kim dünyayı, istesen de istemesen de terk idersin Öyle bir amel işle ki onunla beraber olup gidesin.. Bu amel de (olsa olsa Hak katında kabul gören salih amel ve de hayırlı amel ola bilür).

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar