Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!

İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

Tarihimizin derinliklerinde, kahramanlıkla birlikte ince bir akıl oyununa da rastlarız. İnegöl’ün geçmişine yön veren Turgut Alp’in, sadece kılıcıyla değil, kurduğu güvenlik ağıyla da bir döneme damga vurduğu unutulmamalıdır. Bu hikâyenin merkezinde ise halk arasında “Sırnaz Dedesi” olarak bilinen Genceli Ali vardır.

Bir istihbarat tepesinin hikâyesi: Dedebayırı

Turgut Alp, İnegöl’ün emniyetini sağlamak adına, stratejik konumuyla öne çıkan Dedebayırı Tepesi’ne Genceli Ali’yi yerleştirir. Günümüzde “Sırnaz Dedesi” adıyla anılan bu kişi, aslında dönemin istihbarat ağının başında yer alan önemli bir isimdir. Dedebayırı’ndan İnegöl’ü gözetim altında tutan bu istihbarat noktası, bölgenin güvenliğini temin eden bir nevi erken uyarı sistemi işlevi görmüştür.

O dönem “dede” diye anılan birçok kişinin, aslında Turgut Alp’in kurduğu bu güvenlik yapılanmasının birer halkası olduğu bilinir. “Derbent” veya “bel” adı verilen geçitlerde yerleşik bu kişilerin çoğu, istihbarat toplama görevini üstlenmişti. Halkın desteğini kazanmak ve kimliklerini gizlemek için dini bir kimliğe bürünmüşler, şifacılık gibi manevi görevlerle halkın içine karışmışlardı. Böylece hem korunmuş hem de halktan bilgi akışını sağlamışlardı.

Turgut Alp’in stratejik aklı

Genceli Ali’nin, Turgut Alp tarafından görevlendirilmesi tesadüf değildir. Zira Turgut Alp, Gence Köyü’ne yerleştikten sonra Bursa yönüne yüzünü dönmüş, Orhan Gazi’nin yanında yer alarak hem Bursa’nın hem de Orhaneli’nin (o dönemki adıyla Atronos’un) fethinde önemli görevler üstlenmiştir. Atronos’un alınmasıyla birlikte bölgeye Orhan Eli, Turgut Alp’in yerleştiği yöreye ise Turgut Eli adı verilmiştir. Bu isimler, hem o dönemin kahramanlarını hem de fetih ruhunu bugüne taşımaktadır.

Akıncıların toprağı: Turgut Eli

Turgut Eli’nin merkezi, Gence yani bugünkü Turgutalp Köyü’dür. Doğuda Domaniç-Derbendi olarak bilinen Tahtaköprü-Koca Yayla hattından başlayıp batıya doğru uzanan bu bölge, Ulucaklar Beli’ne kadar genişler. Bu hatta günümüzde Akıncılar ve Kozören köyleri yer alır. O dönemde Hüseyin Hisarı olarak bilinen Akıncılar, bir zamanlar Osmanlı akıncılarının önemli üslerinden biriydi. Kozören’in eski adı ise “Akdarma” idi.

Mezid Deresi hariç, İnegöl Ovası’na akan tüm akarsuların kaynağı yine bu topraklardadır. Turgut Eli, sadece askeri açıdan değil, doğasıyla da bereketli bir bölgeydi. Her tür meyvenin yetiştiği, av hayvanlarının bol olduğu, yeşilin her tonunun görüldüğü bu bölge, aynı zamanda maden ve jeotermal kaynaklar açısından da zengindi. Gümüş, nikel, demir gibi madenlerin yanı sıra kaplıca suları da burada bulunur. Doğal güzellikleriyle adeta bir tabiat harikası olan bu topraklar, İnegöl’ün kaderini de şekillendirmiştir.

Baba Sultan’ın gölgesinde

İnegöl’ün fethi öncesinde, tekfur Aya Nikola’nın Kızıl-Saray adını verdiği muhteşem yapının da bu bölgede bulunduğu bilinir. Yine Turgut Alp’in derin saygı duyduğu Geyikli Baba, nam-ı diğer Baba Sultan, bugün Baba Sultan Köyü’nde bu topraklarda ebedi istirahatindedir. Turgut Eli’nin batı sınırı, Ulucaklar Beli’nde yani Babaylar (Baba Sultan Köyü) sınırında son bulur. Bu da, manevi ve stratejik merkezlerin ne kadar iç içe geçtiğini gösterir.

Tarihin gölgesinden bugüne

Bugün İnegöl’ün üzerinde yükseldiği bu topraklar, sadece sanayiyle değil, tarihî derinliğiyle de doludur. Genceli Ali’nin yani Sırnaz Dedesi’nin hatırası, Turgut Alp’in stratejik aklıyla birleşerek İnegöl’ün kimliğinde silinmez bir iz bırakmıştır. Onlar, fetihle birlikte bilgiyi, istihbaratı ve halkın inancını bir araya getiren ilk Türk aklının temsilcileridir. Belki de bu yüzden, İnegöl’ün rüzgârı hâlâ tarihin fısıltılarını taşır: “Bir diyarı fethetmek kadar, korumak da akıl ister.”

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!