“Oruç, insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir. Üstün insanların davetlisi olduğu bir tabiatüstü ziyafet, bir gök sofrasıdır.  Yani samanyolunda ziyafet.”  ( Sezai KARAKOÇ)

Ramazan;” sözlükte günün çok sıcak olması, güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer iken aynı zamanda yaz sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur”, anlamına da gelmektedir. Hikmeti ilahi bu ya,  ramazan da bir yandan susuzluk içimizi yakarken diğer taraftan günahlarımız, hatalarımız rahmet ayının yağmurları ile temizlenip gitmektedir. Rahmet Elçisi’nin deyimiyle; “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden azat olmaktır,” Ramazan ayının tanımı. Rabbimizin “oku”! Emri bu ayda Gönüller Sultanına gelmiş, son ilahi kelam inmeye başlamıştır. Nefsi ve iradeyi terbiye eden açlık, susuzluk, her türlü nefsi arzu ve hevese karşı duruş, sabır ibadeti olan oruç, bu aya mahsus paha biçilmez bir ibadettir.  Biz orucu tutup kendimizi arındırmayı isterken aslında oruç da bizi tutmaktadır. Normal zamanlarda insanın nefsinin istek ve arzularına helal olan şeylere kayıtsız kalması pek mümkün değilken oruçla insan kendini ciddi bir irade terbiyesinin içinde bulur. Bir aylık bir tezkiye, arınma, temizlenme, her türlü günahtan, pislikten, çirkinlikten uzaklaşma, kurtulma, kendine gelip silkelenme vaktidir.

Rahmet, merhamet ile gelip kararmış ruhlarımıza esenlik getirir önce, dinginleşiriz, sakinleşiriz, sonra sarıldıkça oruca, Kurana, mağfiret kapısını aralarız. Kalbimiz ısınır, bağışlanma ümidi içimizi ısıtır, umudumuzu aydınlatır. Sonrası ise cehennem ateşinden kurtuluş, bir aylık bir dönemin hakkını vermeye gayret edenlerin müjdesidir. Açlık, susuzluk, keyfimizden verdiğimiz feragat, bizi düşündürür, tokken anlayamadığımız nice açın hali gelir gözümüzün önüne. Sofrada ayırdığımız yemekler, beğenmeyip burun kıvırdıklarımızın, insanların ne kadar ihtiyacı olduğunu hissederiz. Bu yüzden yardımlaşma, rahmet ayıdır Ramazan, halinden anladıklarımızla haldaş olup yardımlar yaparız, sadakalar, fitreler veririz. Kimimiz zekâtı özelikle bu döneme denk getirir. Bilir ki ecri katlanır. Böylece ramazan rahmet, merhamet esintilerini dağıtır, fakir, fukara, yetim ve yoksullara. Kardeşlik köprüsü kurulur ve güçlenir bu ayda. İnananlar, birbirini daha çok düşünmeyi sözde değil özde kardeş olmayı idrak ederler. Mukabele okurken müminler, Kuranın manevi atmosferinde bir olmayı keşfederler. Teravih namazlarında ruhlarımız dinlenir, oruç sonrası bir şükürdür.

Sahur; sadece bir gece yemeği değil, sırf Allah rızası için kalkılan, mümini diri tutan, gecesini ihya etmesine vesile bir gece neşesidir. Müslüman ailelerde çoluk çocuk beraberce oturulan sofralar, bereket ve rahmetin vesileleridir. Annelerin uykusuz gözleri ile hazırladığı yemekler, cennet sofralarına dönüşecek nimetlerdir. İftar; oruçlu gönlün neşesi, inananların adeta bir bayram sevincidir. Hele ki sofralara, ihtiyaç sahibi eş dost, komşular çağrılmış, ikram edilmişse, ne mutlu o ev hanesine. Her safhası güzellik, nur, rahmet, bereket olan ramazan ayı, kıymetini bilen için cevher gibidir.  Dünyanın kirine, pasına bulanmış biz müminlere, sunulmuş eşsiz bir fırsattır.

Ramazan, daralan ruhlara şifa, dertlenen, sızlanan gönlümüze derman, hor kullandığımız bedenimize ise sağlık ve selamettir. Şimdi asıl mesele, Mevla’mızın Kerim, Rahim, Rahman, Vedud isimleri ile bizlere ihsan ettiği bu on bir ayın sultanını nasıl ağırlayacağız. Çok şükür bu sene de uğradı hanelerimize, hoş sefa geldi bizlere. Peki,” kendimize gelme, kendimizi bulma”, vakti olan mübarek zamanı nasıl geçireceğiz? Derdimiz, kuru ekmekle dahi doyan nefsimiz mi olacak? Yoksa ruhumuz ve gönlümüzü mü doyurmak için çırpınacağız? Ne değişecek hayatımızda mesela? Bırakabilecek miyiz yanlışlarımızı, kötü alışkanlıklarımızı ve bizi yerin dibine sokan konfor alanlarımızı? Yerine güzel ve hayırlı alışkanlıklar koyabilecek miyiz? Sabırla törpülenip gayret, ibadet ile yoğrulup zikir ile güzelleşebilecek miyiz? Hazır bedenlerimiz, irademiz ve nefsimiz oruçlu iken şeytanımıza, içimizdeki putlara kafa tutup kırabilecek miyiz? Şimdi mücadele, büyük cihat vaktidir, Ramazan ise en güzel vesiledir.

Sözün özü;” Oruç da acıkır; oruç geldi, öyleyse oruca yemek taşımalı, su sunmalı, orucun lambasını yakmalı, örtüler atmalı üzerine ki geldiğinden daha zengin gitsin. Verdiğinden daha çok alsın. Yanına gideceği eski oruçlara katacağı, söyleyeceği çok şeyler bulunsun. ( Sezai KARAKOÇ)

 

Sevda ÇEVİK