Bu mevzu da önemli olan “adaleti ayakta tutmak”tır. Doğru neyse o; hak neyse o!

Toplumda dolaşan çok ilginç bir söz var: “Ben doğruya doğru, derim; yanlışa, yanlış.” Sanırım bunu herkes böyle söyler. Özel bir maharet değil ki bu. Maharet ve cesaret, kendine ve yakınlarına zarar dokunması söz konusu olduğunda “doğruya, doğru!” diyebilmektir.

İnsandaki en hayvansı temel duygu kendini ve yakınlarını koruma duygusudur ki bunun adaleti zedeleme riski yüksektir.

Adalet bütün insanlara lazım olan bir kavramdır. Suçluya cezasını vermek, hak edene hak ettini teslim etmek olarak tanımlanır.

Adam kayırma sebebiyle adaletten ayrılmayın. Allah için adaleti ayakta tutun, uygulayın, yürürlükte bulundurun diyor. Adalet konusunda tek dikkate alınacak merci Allah'tır. Merhametiyle Cenab-ı Allah'tır. Kahredici sıfatıyla Cenabıı Hakk'tır. Onu aradan çıkararak adalet sağlamak isteyenler, bilsinler ki bu yeterli olmayacaktır.

Kur’an’ın her sayfasında Allah ismi yazar. Hayatın her safhasında da Allah'ın ismi, Allah'ın hatırı, Allah adına, Allah için... Bu düşünce her zaman davranışlarımıza etkin olarak müdahale etmelidir. Allah ile senin arandaki en büyük irtibat olan “iman etme” adaletli davranmaya mecbur kılmalıdır.

Akrabalık bağlarından yola çıkarak adaleti saptırmanın doğru olmadığını belirttikten sonra diğer bir konuya geçiyor

“(İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır.”

Zenginlik ve yoksulluk kelimesi de adalete zarar verebilecek diğer kavramlardır. Zenginler bir hata ettiği zaman bazen tehditle hak yoldan çevirmeye çalışır bazen de iyilik yapacağını vaad ederek hak yoldan uzaklaştırmaya çalışır. Burada bile tekrar adalet, adalet” diye çarpmalı yürekler.

Fakirlere/zayıflara acımak da adaletten saptıracak bir duygudur. O yüzden merhametli olan Allah'tan daha merhametliymiş rolüne girmeye gerek yoktur. Adaletin tecellisi toplum ve birey için merhametten de önemlidir. Belki de merhametin tâ kendisidir adaleti uygulamak.

“Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın.”

İşte gönlünüze gelebilecek bu tip duygular ve içinize doğacak arzular sizi adaletten uzaklaştırabilir. Allah bizim bütün kara deliklerimizi tek tek tıkıyor ki adaletten sapmayalım. Hakkın ortaya çıkmasını engelleyen hislerinizi bir kıyıya koyup canınız yansa da hakkı ortaya çıkarın, diyor.

“Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

En nihayet olumsuz bir pozisyona düşme konusunda örtük bir tehdit ile bizi sarsıyor. Adaletten sapmak ya da geciktirmek tehlikeli bir durumdur.. Gizli- açık kim bunu yapmaya çalışırsa Allah niyetini (kalbinden geçeni) de bilir, yaptıklarını da bilir. İçindeki sırrı yüzüne haykırdığı zaman yalanlayacak hiçbir gerekçen olmaz.

Çünkü iman ettiğin anda yaptığın her şeyden haberdar olduğuna da yakînen iman etmişsindir. Hatta niyetlerinden bile; ama ondan hesaba çekmez çünkü daha eyleme dönüşmemiştir.

Ders bitmişti ama tüm bunları anlatırken Medine'de zina eden kadından, TRT 1'de yayınlanan Taşacak Bu Deniz dizisinden de örnekler vererek bahsettim. Klasik Ahlak Metinlerinden çok; biraz Kur'an dersi, biraz peygamber hayatı, biraz sinema... Ama hep aynı mana değirmenin suyuydu dilimden akanlar. Didaktik bir metnin paragrafları gibiydi bütün derste konuştuklarım.

AHMET TAŞTAN