Gül Bahçesine Saldıran Fareler: Leman’ın Sınır Tanımazlığı

Yine bildik bir senaryo… Leman dergisi, yıllardır sürdürdüğü İslam karşıtı tutumunu bir adım daha öteye taşıyarak, bu kez Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v) ve Hz. Musa'ya (as) yönelik büyük bir saygısızlığa imza attı. Ümmetin kalbinde derin bir sevgiyle yer edinmiş olan Resûlullah’a ve Hz. Musa peygambere dil uzatmak, sadece inananları değil, insaf ve edep sahibi herkesi derinden yaralamıştır.
İfade özgürlüğü adı altında yapılan bu tarz saldırılar, fikir değil kin ve nefretin ürünüdür. Toplumun en hassas değerlerini hedef almak; ne mizah, ne eleştiri, ne de sanat kabul edilebilir. Bu tutum, doğrudan dini değerleri aşağılamak ve toplumsal barışı zedelemek anlamına gelir.
Leman, bir süredir bu tehlikeli çizgiyi aşıyor. Kaba, kırıcı, hatta provoke edici ifadelerle toplumu kutuplaştırıyor. Oysa ki bir yayın organı; fikir üretebilir, eleştirebilir ama hakareti ve kutsala saldırıyı marifet gibi sunamaz. Bu hem hukuki hem de vicdani olarak asla kabul edilemez.
Bizler, Peygamberimizi bir gül gibi görüyoruz; güzelliğin, merhametin, hikmetin timsali. Onun ismi geçtiğinde kalbimiz ürperir, dilimiz salavatla süslenir. Ona duyduğumuz sevgi, yüzyıllardır nesilden nesle aktarılan kutsal bir emanettir.
Ve biz biliyoruz ki;
Gülistanda lağım fareleri barınmaz.
Bülbüller, güllere âşık olur; nefrete değil.
Tahriklere kapılmadan, hukuk ve ahlak çerçevesinde tepkimizi ortaya koyacağız. Resûlullah’a yapılan bu saygısızlığın karşılıksız kalmaması için yetkilileri göreve davet ediyor, bu çirkinliği görmezden gelmeyen herkesi sorumluluğa çağırıyoruz.

Biz de buradan ümmet-i Muhammed olarak Leman ve arkasında ki beslemelerinin inadına şöyle sesleniyoruz;

Ya Rasûlallah,
Kalbimizde senin adınla atan bir sevdayla yaşıyoruz. Senin ümmetin olmak, bizim için en büyük nimet ve en yüce bahtiyarlıktır. Bugün burada, seni görmemiş ama seni her şeyden çok seven bir ümmet olarak sana bir söz veriyoruz:
Seni yalnız bırakmayacağız.
Ne kalbimizde ne sokaklarımızda, ne soframızda ne ekranlarımızda…
Senin ismin varsa, orada edep olacak.
Senin sünnetin varsa, orada huzur olacak.
Senin yoluna sahip çıkacağız.
Karanlıklar çoğalsa da, fitneler kol gezse de, senin nurunla yol bulacağız.
Sancağın yere düşerse, biz kaldıracağız.
Adın susturulmak istenirse, biz haykıracağız.
Senin emanetine ihanet etmeyeceğiz.
Yetimi koruyacağız, mazluma sahip çıkacağız, adaleti ayakta tutacağız.
Nerede bir garip varsa, “ümmetin selamı var” diyeceğiz.
Seninle cennette buluşmayı murat eden bir ümmetiz biz.
Seni sevmenin bedeli neyse, ödemeye hazırız.
Ahir zamanın tufanında, Nuh’un gemisi senin sünnetindir; biz ona sarılacağız.
Senin için yaşıyoruz, seninle yaşamak için…
"Vallahi seni canımızdan aziz biliyoruz”

Ve biz, ümmetin olarak seni her an özlüyor, her duamızda ismini söylüyoruz.
Ya Rasûlallah, söz veriyoruz:
"Senin izinden ayrılmayacağız. Sana layık bir ümmet olmak için her gün yeniden dirileceğiz."