Meger kim (Gerçek şudur ki) Rahime Hatunun, (çok ) uzun saçları var idi. (o kadar uzundu ki) turu gelicek (ayağa kalktığında) yere inerdi. (Rahime Hatun, saçlarını) on iki (pelik halinde ördüğünden onlar) on iki bölük olmuştu. Kaçan (ne zaman ki etmekçinün) avretü, Rahime Hatun’un bu uzun saçlarını gördü ve ayıttı:
- Ben, sana etmek virmezem.. Meger kim bana saçının (şu) peliğini viresin.. (Ancak) andan sonra sana etmek virem.. (Etmekçinin avreti tarafından istenen) bu peliği, gayet severdi Eyüp peygamber–aleyhisselam. Kaçan (ne zaman) turmak ve (ayağa kalkmak) dilerse anı tutardı. Dahî (sonra ayağa) kalkardı.
Ol avret, kaçan ol peliği gördü ve ayıttı: “Bana bu peliği vir…” dedi. Rahime Hatun, ana yalvardı ki gayrisin ala… (Fakat etmekçinün avreti, buna) razı olmadı ve illâ ki ana göz koydu.. Derman yok… (Çare yok Bir çıkış yolu bulamadı Rahime Hatun…. O), yalvardıkça (etmekçinün avreti israrını arttırdı.) Razı olmadığını görünce (sonunda Rahime Hatun ayıttı:
- Makas getür (kesip sana vereyim dedi; için için) ağladı ve Allah’a ilticada bulunarak: “İlahî! Senin nebî ve resûlün Eyüb’ün yoluna bu dahî çok değildir, dedi ve dahî (sonra da) saçını kesti ve ayıttı: Yâ ilâhî! Hizmetüm, sadece, senin rızanı talep itmek içündür…
Meğer kim (şu kadar var ki) iblisü’l-leîn, hased idüp insan kılığına girüp Eyüp Peygambere vardu ve ayıttı: “Ya Eyüp, (zevcen) Rahime zinâ ittü.
Dahî (Ancak andan sonra kendisine) etmek virdüler. Zinada tuttular (zina ederken yakaladıklari için de) saçının bir peliğini kestiler (dedi ve Rahime Hatun’a iftira eyledi.
Bunun üzerine) Eyüp Peygamber ayıttı: - Hak Teâlâ, bana sağlık virürse ana (yani Rahime Hatun’a) yüz ağaç (değnek) vuram. Kaçan (ne zaman ki) Rahime Hatun, etmeği alup kamış-kulübeye vardı.
Eyüp Peygamber gördü kim dört bütün etmek var… (Eyüp Peygamber) ayıttı: “Ya Rahime saç peliklerini görebilir miyim?” dedi. (Rahime Hatun da saçlarını gösterdi. (Eyüp Peygamber), gördü kim (Rahime Hatun’un başındaki) ol sevgili saç peliği, kesilmiştir.
Kalbine tereddüt geldi ki Rahime Hatun, nefsini satup (etmeği) getürdi. Ayıttı: - Ya Rahime! Zina ittün mü ki başındaki saç peliğini kestüler? Eğer sağlığıma kavuşursam sana yüz (ağaç) değnek vurayım (vuracağım) dedi. Rahime Hatun, (bu sözleri duyunca çok çok üzüldü ve için için) ağladı ve ayıttı:
- Allah bilür ki ben, bu işi işlemedüm. Hak Teâlâ, sana iyilik virürse sen, (yine) bana yüz ağaç (değnek) vurursun. (Ben kendimden emînim… Benim gönlüm hoştur ya nebiyyallâh! Unutma ki ben, Yusuf Peygamberin kızıyam… Benden ancileyin yaramaz iş gelmeye…
(Gerçek şu ki) ol köyde her kimin kapusuna vardum (ise beni), sürdüler. Kimse bana bir lokma etmek virmedü. Kaçan gördüm ki sen, aç kaldın. (Bunun üzerine) saçumun bir peliğini kestüm. Dahî (sonra da) sana yemek getürdim. (Bildüğin üzere) saç, biter nesnedür. Hemîn (yeter ki sen, açlıktan ölmeyesin), dedi.
GÜNCELLEŞMİŞ ÖZET BİLGİ: Yerleşim alanı dışında bir kamış kulübede yaşam mücadelesi veren Eyüp –aleyhisselâm- zahiren onulmaz yaralara ve de elemlere düçar olmasına rağmen tevhid inancından vaz geçmemiş; Yüce Allah’a isyan etmemiştir.
Kendisine verilen bu onulmaz yaraların yanı sıra bir de zevcesi Rahime Hatun üzerine atılan“Zinâ” iftirası ile derinden sarsılmıştır. Şeytanın tezgahladığı bu iftira tuzağı karşısında bir çeşit şok geçiren Eyüp –aleyhisselâm, sağlığına kavuştuğunda eşi Rahime Hatun’a yüz değnek vuracağına yemin etmişti.Yemîninden dönmemesi için kendisine gösterilen çıkış yolu, Kur’an-ı Kerîm’e dahî aksetmiştir. (R. Akakuş).
RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan
Ayhan Talha Bayraktar