XIX. YÜZYIL İNEGÖL’ÜNDE SOSYO-EKONOMİK YAPININ TEMEL KARAKTERİSTİKLERİ-14
ESKİ İNEGÖL’DE DOĞAL AFETLER:
İncelediğimiz arşiv belgelerinden İnegöl ve çevresinde kuraklık, çekirge salgını, deprem ve sel gibi doğal afetlerin yaşandığı anlaşılmaktadır.
1847 yılında yaşanan şiddetli yağmur ve dolu özellikle Yenişehir, İznik ve İnegöl’de büyük zarara yol açmıştı.
Yağış Yenişehir’in 11 köyünde 381 bin guruşluk ürünün mahvolmasına, İznik’te beş köyün ürününün büyük zarar görmesine yol açmıştı.
İnegöl’de ise beş köyün hasarı şu şekildeydi:
Çavuş köyü: ziraatlarının yarısı ve bağlarının tamamı, bahçelerinin yarısı ve ceviz ve sair meyvelerinin tamamı,
Hamzabey köyü: ziraatlarının üçte ikisi ve bahçelerinin tamamı ve ceviz ve sair meyvelerinin tümü,
Tokuş köyü: ziraatlarının tamamı telef olmuş, bir şeyleri kalmamış,
Yeniyörük köyü: ziraatları ve bağlarının tamamı telef olmuş, üç kişinin 5-10 dönüm miktarı ziraatlarından başka kimsenin bir şeyi kalmamış,
Kozluca köyü: ziraatlarının bazı mahalleri ve bağlarının yarısı ve bahçelerinin tamamı, telef olmuştu.
Hüdavendigâr eyaleti müşiri yaşanan felaket nedeniyle hükümetten vergilerde kolaylık tanınması ve ayrıca mağdurlara yardım edilmesi için destek istemişti.
1854’te Yenişehir ve İnegöl civarında çekirge salgını yaşanmış ve bunun imece ve el birliğiyle imha edilmesi için eyalet memurlarına ve köy muhtarlarına yazı yazılmıştı.
Aynı tarihlerde Bursa’da artçı sarsıntıları günlerce devam eden bir zelzele ve yangın meydana gelmişti.
Bu felaket nedeniyle insanların dükkan ve evlerinin harap olduğu, 36 gün boyunca zelzelenin pek az vuku bulması nedeniyle halkın yavaş yavaş ev ve dükkanlarını tamire başladığı, mevcut işgücünün yetmediği ve etraftan marangoz ve duvarcı getirtilmesine çalışıldığı aktarılmaktadır.
Bir diğer afet türü kuraklıktı. 1845 yılında Anadolu’da Ankara, Çankırı, Bolu ve Bursa çevresini etkileyen şiddetli bir kuraklık yaşanmış ve buna bağlı olarak hububat üretiminde ciddi bir düşüş ortaya çıkmış ve hatta Çerkeş’te ölümler bile olmuştu.
Hüdavendigar eyaleti müşiri Babıâli’ye konuyu anlatan yazı göndermiş ve halkın elinde yemeklik buğday olsa bile tohumluk olmadığını belirtmişti.
Yerel birimlerden Gölpazarı halkına 250 bin guruş, İnegöl ve Pazarcık kazalarına anapara ve faizi ileride ödenmek üzere 40 bin guruş yardım ile 6’şar bin kile buğday ve arpa yardımı yapılması yönünde talepler iletilmişti.
Yerel yöneticilere göre gerekli yardımlar yapılmazsa 1845-46 yılında hem nüfus kaybı yaşanacak hem de üretim düşüşüne bağlı olarak vergi kaybı ortaya çıkacaktı.
Konu hükümetçe değerlendirilmiş ve ekim mevsimi geçmeden gereken yardımların ulaştırılmasının önemi vurgulanmıştı. Uzun müzakerelerden sonra hükümet Ankara ve Çankırı bölgesine 300 bin, Hüdavendigar ve Bolu vilayetlerine 100’er bin guruş acil yardım yapılması, yardımın doğrudan doğruya ziraat halkına ve ihtiyaç sahiplerine verilmesi ve ayrıca Varna tarafından tohumluk zahire tedariki için 1,5 milyon guruş kaynak ayrılması yönünde karar almıştı.
SONUÇ: İnegöl’ün Osmanlı döneminde kendi kaynak donanımına uygun bir ekonomik gelişme sergilediğini söyleyebiliriz. Tarım, ormancılık ve madencilik bakımından nispeten zengin bir donanıma sahip olan kazada, nüfus hareketleriyle beraber düzenli gelişme gösteren bir ekonomik yapı zemin bulmuştu.
İpekböcekçiliği, tahıl başta olmak üzere çeşitli tarımsal ürünlerin yanında meyve ve sebze üretimi de bölgede önem kazanmış gözükmektedir. Keresteciliğin gelişmesinde merkezi devletin talepleri yanında, yerel ihtiyaçların da rol oynadığını söylemek mümkündür. Madenciliğin özellikle 19. yüzyılın ilerleyen dönemlerinde daha büyük önem kazandığı görülmektedir.
İnegöl Bursa kazaları içerisinde hem nüfus hem de toplam üretim itibariyle önemli bir belde olmayı başarmıştı. Bursa ve diğer yakın pazarlarla kurulan ilişkiler, kaza ekonomisi için hayati bir öneme sahipti.
Gemlik ve Mudanya iskeleleri sayesinde Marmara havzasındaki pazarlarla ekonomik ilişkiler kurulabiliyordu. Bölgenin nüfus yoğunluğu ve özellikle de Bursa ve İstanbul gibi merkezlere nispeten yakınlığı, ulaşım imkânlarının oldukça sınırlı olduğu Osmanlı devletinde, İnegöl’deki ürünlere olan talebin canlı kalmasına katkı yapmış gözükmektedir.
Prof. Dr. Ahmet UZUN/ Doç. Dr. Mustafa YILDIRAN
Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1