Her yıl Kasım ayının 24. gününde telefonum çalar; nefes nefese kalmış bir ses: “Selamün aleyküm, Ben İbrahim Çetinkaya, nazik davetinizi aldım. Gelemiyorum, evden çıkamıyorum! Kusuruma bakmayın!” der ve ilave ederdi. “Tüm öğretmen arkadaşlarımın gününü kutlarım. Hastayım!”

Öğretmenlik ve idarecilikle geçen yıllarını hatırlar ve eskiden yapmış olduğu bazı faaliyetleri de anlattıktan sonra telefonu ağlamaklı bir ses eşliğinde kapatırdı.

İmam Hatip Mezunları günüdür... Eline ulaştırılmış bir davetiyeden söz eder ve davete katılamayacağını yine sağlık durumunun iyi olmadığından bahsederdi.

Kendisine böylesi bir davet ulaştığı her defasında, telefonum mutlaka çalmış, o selam mutlaka emanet edilmiş, o titreyen duygulu ses bir iki dakika içinde halini arz etmiş olurdu.

Şimdi artık ne 24 Kasım’da ne de İHMED’in Geleneksel Mezuniyet Pilavında davetiye ulaştırabileceğimiz bir Halil İbrahim Çetinkaya hocamız yok.

Manevi boyutu derin olanlar vefat ettiğinde “onu sırladık” ifadesi kullanılıyor. Bildiğim kadarıyla çok güzel çalışmalar yaparak İmam Hatip neslinin yetişmesinde büyük emeği olan okulumuzun ikinci müdürü Halil İbrahim hocamız, vefakarlık konusunda derin iz bırakanlardan.

İlerlemiş yaşı ve ağırlaşmış hastalığıyla beraber yoğunlaşan duygusallığı, geçmişi olan bağlılığı ile bağlı kaldığı yatağında, hayatla hayatındakilerle irtibatını hiç koparmamıştı, sanırım.

Telefon çalıp da ekranda onun ismini gördüğümde -elimde olsa yani uygun düşse- telefonu kulağıma götürüp saygıyla: “Buyurun hocam!” deyip ceketimin önünü iliklemek isterdim.

Gerçi onun hem öğretmen hem de okul müdürü olduğu yıllarda okumamış olmam sebebiyle direkt bir bağımız yoktu. Fakat buna rağmen İmam Hatip mezunlar Derneği Başkanı sıfatıyla beni onurlandıran saygıdeğer Hocamızı rahmetle anıyorum.

İHMED Başkanı olmam sıfatıyla telefon ediyordu. Böylece bana hem konumumu hatırlatıyor hem de selam emanetlerini en anlamlı yoldan iletilmesini istiyordu. Bu, kadim bir terbiyenin ve geleneksel usulün ahlaka dönüşmüş bir yansımasıydı.

Okulumuzun ilk mezunlarından Atanur abimizin anlattığına göre kurucu müdürümüz Sayın Nusret Vardar hocam onu da yanına alıp Ankara'ya gider ve “Benden sonra müdürlük yapacak arkadaş budur!” diye kendi yerine, onu vekil tayin etmiş.

Bir eğitim neferi olarak ömrünü öğrencilere harcamış ve vakit tamam olduğunda emaneti sahibine teslim etmiş bu güzel insanı keşke daha yakından tanıyıp ondan ilim öğrenseydim, diyecek birçok İmam Hatip mezunu büyüklerimiz, kardeşlerimiz vardır.

İnegöl İmam Hatip Lisesi’nde görev yaptığı yıllarda nasıl bir idareci idi, nasıl bir öğretmendi ve öğrencilerin gönlünde nasıl taht kurdu ki gelecek nesillere nasıl böyle tesir etti; oturup düşünmek lazım.

Büyük önder Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'i örnek almış ve necip milletin evlatlarına gücünün yettiğince bunu aktarmıştır. Kutlu davanın bir neferi olarak eğitim ordusundaki mümtaz ve doldurulamaz yerinde derin izler bırakıp göçüp gitti.

İnegöl İmam Hatip Lisesi’nde görev yapan müdür hocalarımızın bir kez daha öncüsü oldu.. Unutmayacağız!

Ruhu için el Fatiha...

AHMET TAŞTAN