Ey gafil insan! Görmez misin? Hak Tâlâ, Âdem peygamberi kudret eliyle yarattı ve ruh nefha itti; melâikeleri ana secde ittirdi; Havvâ’yı (da) ana, halal kıldı; cennette anları, sakin kıldı; (işledikleri) bir günah içün cennetten çıkardı (Âdem ve Havvâ, tam) ikiyüz yıl ağladılar; tâ kim (nihayet) düâları, makbul oldu.

Ey gafil insan! (gel-gör kim) ol aziz enbiyalar, ne cefa gördüler. (Bununla beraber) her ne denlû kim cefa ve kahır olsa Allah’tan rıza talep ederlerdi.. (Hatta karşılaş- tıkları) her cefaya sevinirlerdi (bile)….

Çünkü Hak Teâlâ’nın lutfu, kahrı içinde gizlüdür. Mahbûbtan muhıbbine (sevilenden sevene) her ne gele… Anı, fazl-ü ihsan bilmek gerek. Her kim mahabbet davasın idüp dahî (sonra da) mahbûbun belâsına ve kahrına sabır itmeye o, kezzâptur. (yani: yalancıdır).


Bir gün Behlül-rahmetüllahi alayh-Bağdat şehrinde giderken bir nice kişiler geldiler ve ayıttılar: - Ey Behlül! Biz senin muhiblerinüz; (Yani: seni sevenlerdeniz); seni çok severiz.

Bu haberi onlardan işitince (Behlül, başladı) bu kişileri taşlamaya… (Bunun üzerine onlar), anın taşından (kurtulmak için) kaçtılar. Behlül ayıttı:
- “Lev küntüm ehıbbâyî lemâ ferertüm min belâyî”.

Yani: şöyle dimek olur kim: Eger siz, bana muhıp olsanız ve muhıbbinizde (gerçekçi) olsaydınız benim (attığım) taşlardan kaçmaz idiniz.

(Bu demektir ki) davanız yalandur; anın içün kaçarsız… Gerçek olsanız sabrederdiniz belâya ve cefaya….

Sabretmek, nice vecihtür? Hak Teâlâ’nın kulları, sabırda nice vecih üzerindedür (denilecek olursa bunun, birkaç çeşidi vardır):


Bunlardan biri, (kişi) sâbirdür, yani: sabreder (ve bu arada) şükretmeyi de ihmal itmez. İkincisi (kişi), sâbir ve de şâkirdür. Aynı anda hem sabreder ve aynı anda şükreder; ayrıca bunlardan lezzet alur.

(Bir diğer sabır şekli de kişi,) sâbirdür, şâkirdür ve de lezzet alandur. (Bu niteliğe sahip olan kişiler), sabrederler, aynı anda şükrederler ve de aynı anda da bundan lezzet alurlar.

(Çünkü bu tür kişiler, karşılaştıkları) belâ ve cefayı; Hakk’tan minnet bilürler ve derler ki: Hak Teâlâ, belâyı sevdiğine virür; her birünün tefâvütü, (vefat ederek Hakk’a yürümesi), kurptür (yani Allah’a yakın olmak ve O’na kavuşmaktır).


Rivayettür: Zekeriya Peygamberi, biçtiler… Ah! … İtmedü…Yahya Peygamberi, boğazladılar (o da) ah!… İtmedü. Circîs Peygamberi ne denlû (işkenceye maruz bırakarak) öldürdüler ki o da ah!…

İtmedü… Zira bütün bu belâlar, onları (gerçek) dosta yaklaştırdı. (ve bu vesile ile onlar, (gerçek) dosta vasıl oldular.

GÜNCELLEŞMİŞ ÖZET YORUM:


Özde ve sözde tevhid inancını benimseyen kişi, varlık ânında da darlık ânında da Allah’a şükreder ve de sabreder.

Karşılaştığı belâlara, her türlü şart altında sabreder; hatta çektiği cefa ve mihnetten dolayı da Allah’a şükreder.

Çünkü bu kişiler, bilirler ki -çok kerre- Yüce Allah’ın lutfu, kahrı içinde gizlidir. (R. Akakuş).

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar