Ahmet Taşta'ın köşe yazısı.

Ahmet Hocam, geçen gün, yazarlık kursuna devam ettiği halde bir türlü yazamadığını, yazmaya başladığı anda kafasının karıştığını anlatan öğrenci için şimdi oturup yazı mı yazacaksın? Sonra da “Al kızım, bu senin için ya da senin verdiğin ilhamla yazıldı mı?” diyeceksin.

Bir teşvik olsun diye yazdığın yazıların her bir kelimesi, toprağına düşmeyen tohum misali. Yani çürüyüp gidiyor.

Hele şimdi aklından geçeni okur gibiyim. Bu tür yazma çalışmalarının kendisine hiç bir faydası olmayacağını düşünen başarısız öğrencinin, ileride ünlü bir yazar olduğunu kurgulayacaksın.

Tabii o da bu gazla kendisinin böyle olacağını inanacak ve durmadan yazacak sanıyorsun... Daha önce de denediğin bu yöntem, çok da getirisi olmayan bir yaklaşım.

“Hemen, şimdi...” istediklerine ulaşmak isteyen gençler, nasıl beklesin beş on yılın geçmesini. Hem de durmadan çalışarak. Onlar için “bugünden yarına olsun bitsin ne olacaksa” mantığı kabul görmüşken.

Sayın hocam, bak! Ben senin nasıl bir hikaye kurgulayacağını kestirebiliyorum. Önceki yazarlık kurslarında karşılaştığın öğrenciler için yazdıklarını okumuştum.

Tabii onlar için de tayin ettiğin yani kurguladığın zaman henüz erken, yani onlarda hikayedeki gibi bir hedefe ulaşmak için daha çok çalışmalılar. Yorma hocam kendini, kabiliyeti yokmuş işte.

Sonra artıları eksileri ya da “evet”leri ve “hayır”ları topladıktan sonra olumsuzca koca  “hayır” elde eden bir zihin, nasıl çıksın yola? Nasıl koysun elini taşın altına?

“Arkadaşının hatırı için geldiğini” söylemiş zaten. Bazen, arkadaşı iyi yazdığından, onun kadar yazamıyorum öyleyse hiç yazmamalıyım deyip heveslerini de kırabiliyorlar.

Böyledir demiyorum ama belki de öğrencinin içinde bulunduğu psikolojik hali yeterince çözemiyoruz. Sadece biz değil, belki kendisi de isimlendiremiyor içinde bulunduğu durumu. Fakat yine de hocam, çok teşekkür etmelisin,  isteksiz olmasına rağmen arkadaşının hatırına gelen böyle öğrencin olduğu için.

Gerçek arkadaşlık budur bence. Canı istemediği halde arkadaşının hatırına bazı sıkıntılara katlananlar artık tarihin tozlu sayfalarında kaldı sanıyordum.

Ahmet Hocam, daha ne yazayım sana. Aslında sen de usanmaz bir öğretmensin yani. Öğrencilerin daha iyisine, daha güzeline ulaşsınlar diye elinden geleni yaptığını sanıyorum. Ama sen de bilirsin ki Allah herkese belli yetenekler vermiştir. Evet, isteyip de çalıştığı zaman herkes her şeyi belli düzeyde yapabilir.

Hani senin içinden geçiyordu ya, güzel hat yazmak, karakalem resimleri çizmek, hatta bağlama çalmak, ha bir de ebru yapabilmek... Ama hiçbirine vakit ayıramıyorsun sadece yazmakla meşgulsün. Tamam öğrencini de anladığını biliyorum, kendinden kıyas yaparak. Diyorsun ki yine de son bir gayret... Belki ufku açılır, belki senin izlerine basarak yol alabilir. 

Ahmet Hocam, seni tanıdığım kadarıyla nasıl bir hikaye kurgulayacağını müsaadenle paylaşıyorum.

YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!

AHMET TAŞTAN