Filistin için elimizden gelen çok bir şey yok malum. Yapabileceğimiz en mühim şey mevcut zulmü lanetlemek, Filistin meselesi hakkında bilinçlenmek ve Yahudi mallarını boykot etmek. Yani en azından ‘vatandaş’ olarak yapabileceğimiz başka bir şey yok.

Peki size sorayım, bunları bile yapmaktan çekinen -hadi yersiz nezaketi bırakalım- korkan adama ne demeli? Kendini Müslüman olarak tanıtan birinin, Türkiye’de hemen hemen herkes Filistin’e destek verirken oradaki zulmü kınamaktan beri durması neyle açıklanabilir? Avrupa’da kâfir dediklerimiz bile sokaklara inip Filistin için haykırırken bir Müslümanın sessizliği tercih etmesini nereye koyacağız? Hele bu adam bir ilahiyatçı ise buyurun cenaze namazına!

Müslüman korkak olmaz diyeceğim ama bu korkaklık da değil, bu adeta bir ödleklik. Bizim evvela bu gibilerden arınmamız lazım millet olarak. Güya ‘hoca’ geçinenlerimiz bile bu haldeyken bizim halimiz ne yazık ki Filistin’den de beter. Onlar orada şeref ve haysiyetleri ile mücadele verip şehit düşerken aramızdaki bazıları da konfor ve elde ettikleri birtakım kıytırık makamları uğruna hakkı dillendirmekten bile kaçıyorlar. Temsil ettiği kimliğin, kurumun veya makamın hakkını vermiyorsa bir insan, tüm bunları topluma hizmet için değil sırf kendi menfaati için elde etmiş demektir.

Bugün Türkiye’de Müslümanlar, vasıflı ve tavırlı olmayı bir meziyet olarak görmüyorlar. Oysa suya sabuna dokunmaktan kaçınıp kirli kalmayı tercih edinenlerden beri olmayı kendimize bir izzet saymalıyız.

Müslümanlığın ne olduğuyla ilgili tasavvurumuzu yeniden inşa etmemiz şart. Beş şarta indirgenmiş, belli alana itilmiş bir inanç sistemi Hz. Peygamber’in getirdiği İslam’la aynı değil.

Mustafa Yıldırım