Gelenekte köklü bir yer tutan tanrı inancı da yıkılmalıydı. Müslümanların Allah'a yönelik inancı çok kuvvetli olsa da yıpratılabilir, minimum düzeyde indirgenebilirdi. O sebeple bireyi etkileyecek en önemli şey egosuydu. Ve düğmeye basıldı.

Çünkü ilahi kelamda “nefsini ilah edineni gördün mü?” diye başlayan bir ayet var. İnsanları bu hale getirmek gerekiyordu ve egoyu okşamak tam da buydu. "Sen istersen", "senin tercihin" gibi merkezli birçok ibare/ifade piyasaya sunuldu. Her şeyden çabuk etkilenen genç nesil, bu konuda da çabucak manipüle edildi. Bir taraftan “geleneğe” karşı “ego” şişirildi. Diğer taraftan sosyal medya bağımlılığı perçinlendi. “Sınırsız internet!" kavramının altında "bizden asla ayrılma" sinsiliği yatmaktaydı belki de..

Eğer sokaklarda geleneğe aykırı gençleri, en özgür halleri ile (kültürsüz, fikirsiz, edepsiz) biçimde görüyorsak ve bunun da hızlıca arttığını fark ediyorsak “1 ile 27 kat/derece” oranını hatırlayabiliriz.

İlahi kelamda "insanların çoğu" ifadesi genelde olumsuz eylemlerin önünde kullanılır mesela "insanların çoğu hüsran içindedir.” (Asr süresi 2. ayet) aldanmışlar topluluğudur çoğu. "Herkes böyle yapıyor" diyerek bireysel özgürlüğünü(!) geleneğin içindeki adabımuaşeret kurallarını yok sayıyorlar. Anne babasını saymayan ve en tiz sesleriyle çemkiren çocuklar 1,5 X değil, 2 X değil, 27 X ile çoğalıyorlar.

Buna geleneğin hakim olduğu toplumsal zemini kaybetmek de denebilir. Tarlada yabani otlar türerse mahsul alamazsınız değil mi? Toplumsal zemin yok olmaz ama el değiştirir. Hiçbir otorite, bireyi yalnız başına bırakmayacağı gibi; bireyin soluk alıp verdiği toplumsal zemini de görmezden gelemez ancak diğerinden ele geçirmeyi amaçlar.

Modern, seküler dünyanın tanrıları yani otoriteleri hiçbir şey yaratmadıkları bu dünyada insanlardan kendine yapay zekalı köleler devşiriyorlar. Yaratmadılar ama yaptılar teknoloji sayesinde; hem de en tehlikelisini ve en yok edicisini. Seküler dünyanın otoriteleri, merhametli değiller. Çünkü insanlar, özgür iradelerini kullandıklarında ruh kodlarına işlenmiş fıtrat programına tabi olacaklarını biliyorlar ve bundan onları vazgeçirmeye çalışıyorlar. Fıtrat programına uygun bireyler, bir araya gelip cemaat olduklarında beraber iş yapabilirler ve hesapsız veren kainatın sahibi "bereket” denilen çoğaltıcıyı harekete geçirebilir.

Tüm insanların iyilik veya kötülük yapmasından kendisine en ufak bir tesir olmayan yüceler yücesi Allah'ın huzuru olarak kabul edilen namaz, birlik ve beraberlik, dayanışma ve yardımlaşma, sosyalleşme ve haberleşme gibi güzellikleri barındırır. Cemaatle huzura erme programı devreye alınmıştır.

Eksik yaparsın, orada tamamlanır. Kusurlusun, orada giderilir. Fakirsin, orada zenginleşirsin. Hastasın, orada iyileşirsin... 27 kat’ın içinde 1’in içinde olandan çokça vardır.

27 kat içinde felaha, kurtuluşa ermek de vardır. Davet büyüktür ve yücelerden gelmektedir. En büyük olan Allah'tan ve Muhammed resulünün şehadetinden ulaşmaktadır gönüllere. Namaz zaten kurtuluş ve gönül huzurunun mekanı. Ondan başka güç, otorite, tanrı olmadığını kabul ile şekillenen 27 kat...

Abdest suyu ile bedenimizden akıp giden günahlardan önce bedendeki maddi sıkıntıdan kurtulmak ile başlar huzur yolculuğu. Sonra 27 kat’a (cemaate) giderken her adımda silinen bir günah, yazılan bir sevap ile devam eder. Yolda selam, esenlik, barış dilerken kardeşlerine yüzüne vurur huzurun şavkı.

Güzelliğin ve hayrın ilk adımı olan sağ ayakla varılır kapının önünden ardına. Sağanak yağmurlar gibi gönül toprağını bereketlendirir tekbirler, kametler. Şimdi eşitliğin sembolü, ayrılıkların yok olduğu saftasındır. Saflaşmak ve huzura ermek için 27 kat’ın neresindesin belki haberin yok. Kıyam, rüku, secde ile birlikte sureler, dualar bir kaynaktan fışkıran sular gibi gönlünden dudaklarına akıyordur. Sağa bir selam, sağdakiler mutlu; sola bir selam, soldakiler dinlenmede ve memnunlar.

“Allah kabul etsin”ler dudaklardan dökülürken birleşen ellerden ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahlar parmakların arasından akıp gitmektedir. Camide topladığın bu mutluluğu, tebessüm tebessüm dağıtıryorsundur topluma şimdi. Tüm bunların altına uzunca bir çizgi çeker, yekûn der ve 27 kat/derece oldu yazarsın.

AHMET TAŞTAN