1981 yılı sanırım Haziran Ayı Bilecik 9. Jandarma Alay Komutanlığı emrinde askerliğini yapan İnegöllü bir arkadaş üzerinde üniforması ile çıktı geldi. Bölük komutanlarının, şoför eğitimi alan bölüğünü ertesi gün şehir dışı yol deneyimi için İnegöl’e getireceğini belirtti.
Askerlere moral ve değişiklik olması için İnegöl’de bir futbol takımı ile maç yapmak istediğini, kendisini de İnegöl’den maç yapacak takım bulması için bir gün önce gönderdiğini söyledi.
O gün için İnegölspor (Yıldızspor) Kulüp Başkanı benim de dayım Fikri Bayraktar’dan ricacı olmamı istedi. Zamanımız yoktu, evet ya da hayır cevabı için hemen dayıma gittim anlattım. Arkadaşım da ben de biliyorduk ki sezon henüz başlamadığı için çok kolay bir istek değildi bizimkisi.
Sağ olsun, dayım önce hallederiz dedi. Sonra da ertesi günün organizasyonu için girişimlere başladı. O günün iletişim koşullarında bir kısmı da İnegöl’de olmayan sporculardan ertesi gün öğle sıcağında forma giymelerini istedi. Maçımız Birlik Sahası’nda Saat 13.00 de başlayacaktı. Elleri öpülesi o değerli insanlar birer birer geldiler.
Kaleci Merhum İsmail Akgün, Celal Hacıoğlu, Merhum Sadri Demirtaş, Merhum Niyazi Güç, Enver Güç, Zeki Özçiftçi, Cemil Yerekonmaz, Enver Görür, Erol Görür, Erdal Şenbay. Unuttuklarım affetsin o değerli insanlar soyunma odası ve bir çeşmenin dahi bulunmadığı saha kenarında kıyafetlerini değiştirip formalarını giydiler.
Gelen askeri birlik 180 kişi idi. Sporcuların dışındaki izleyen askerlere de ikramlarımızı yaptık. Misafir askerlerin mutlu olması için gereken özen gösterildi. Başkan Fikri Bayraktar da bir aksaklık olup olmadığını kontrol etmek ve Bölük Komutanına hoş geldin demek için maçı da izledi.
İlginçtir öğle sıcağına rağmen maç da güzeldi, pozisyonlar da oldu. Maçın sanırım 60’lı dakikalarında askerler öne geçtiler. Beş dakika kadar sonra da İnegölspor (Yıldızspor)’un golü sonrası maç 1–1 sonuçlandı. Askerler arabalarına binip (Kamyon tipi araçlar) gidene kadar sporcu ağabeyler ayrılmadılar. Bizlerle beraber askerleri birliklerine Bilecik’e gitmek üzere uğurladılar.
O günü dönem dönem mutluluk içinde defalarca hatırlamışımdır. Bugünden geriye dönüp baktığımda çok daha iyi anlayabildiğim bir sırrı da beraberinde taşıdığına inanmışımdır. Evet o güçlü kadro askerleri yenmemişti; ama ne oynayan askerler, ne de izleyen asker ve sivil seyirciler böyle bir şeyi asla hissetmemişlerdi. Daha güzeli de yıllar sonra bile o günü bu şekli ile sormaya çalıştığımda hiçbir ağabey de bunu kabullenmemişti.
YURT DIŞINDAYDIM
1970’li yıllar Ankara’da bir yüksek öğrenim yurdunda gece olaylar çıkmış, sabah yurda baskın yapan polis de birçok öğrenciyi gözaltına almıştır. Gözaltına alınanlar arasında 1980 yılından itibaren ailesiyle İnegöl’e göç etmiş biri de vardır. İfade alınması için Polis Merkezindedir, ama çok da sıkıntılı değildir.
İfade için sıra kendisine geldiğinde “Ben yurt dışındaydım sabah döndüm, o yüzden serbest bırakılmamı talep ediyorum.” İfadeyi alan polisin kaşları çatıldı. “Neredeydiniz beyefendi Kanarya Adaları’nda mı? Ulan bana bak yirmi dört saattir uykusuzum doğru dürüst cevap ver kafamı bozma!”
“Memleketteydim efendim, yurda sabah geldim efendim.” diyebildi. Mesele anlaşıldı. Yurt sözcüğünün birden fazla anlamı olunca yanlış anlama olmuştu.
YÜZÜNCÜ YAŞ ÖDÜLÜ
İnegöllü, kendisi ve çevresi ile barışık bir yaşlı idi. Yaşlılığını da çevresi ile güle oynaya geçiriyordu. Doksanıncı yaş gününü kutlayan bir dostuna “Dua et doksan beş yaşıma ulaşayım sana beş bin dolar hediye edeceğim.” dedi gülüp geçtiler.
Dostu unutsa da o unutmamıştı sözünü. Doksan beşinci yaşına ulaştığında beş bin doları dostuna hediye etti. Olaydan haberdar olan başka bir dostuna da “Dua et yüz yaşına ulaşayım sana on bin dolar.” dedi. Doksan yedi yaşında vefat etti, ikinci duacı birinci duacı kadar şanslı değildi.
TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.