Birbirimize nasıl baktığımız, hayatın kalitesini belirler. İslam'ın bize sunduğu bu mübarek duygu, çıkar gözetmeyen bir kalkan gibidir.
Hepimizin diline pelesenk olmuş bir ifade vardır: "Kardeş payı." Peki, sadece anne-babası veya bunlardan biri aynı olan, yani biyolojik bağla bağlı olduğumuz kişileri mi ifade eder bu? Elbette hayır! Dilimizde ve dinimizde kardeşlik kavramı çok daha geniş, kucaklayıcı bir anlama sahiptir.
Kardeş; aynı kabileden olanı, aynı dine inananı ve en önemlisi, birbirini Allah (cc) için seven kimseleri ifade eder. İşte bu son tanım, kardeşliğin asıl gücünü, o çelikten bağını ortaya koyuyor.
İnsanın mutlu ve huzurlu olabilmesi için İslam'ın en temel ilkelerinden biri de tam olarak bu ruh halidir: Kardeşlik.
Bu, kuru bir unvan değil; samimi dostluk, birlik ve derin bir dayanışma ruhudur.
Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim, Hucurat suresinin 10. ayetinde bu durumu kesin bir dille bize bildiriyor: "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız."
Görüyorsunuz değil mi? Allah'ın (cc) rahmetine erişmenin yolu, o mübarek rahmete kavuşmanın anahtarı, bu hukuka riayet etmekten geçiyor.
Peygamber Efendimiz (sav) ise, bu ilahi emrin yaşam pratiğini en net şekilde ortaya koymuştur: "Ey Allah'ın kulları, kardeş olun!" derken, bizden istenen tavrı özetliyor.
Birbirimizin konuşmasına kulak kabartmamayı, özel hallerini araştırmamayı, çekişmemeyi, haset etmemeyi, kin beslememeyi ve birbirimize sırt çevirmemeyi emrediyor.
Ticari hayatta bile ölçü koyuyor Peygamber Efendimiz (sav) : "...Biriniz diğerinin satışı üzerine satış yapmasın..."
· Ve kardeşlik tanımının zirvesini koyuyor Peygamber Efendimiz (sav) ise: "Sizden biri, kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe mümin olamaz."
Bu, sadece bir iyi niyet dileği değil, imanın şartıdır.
Müminin mümin üzerindeki hakları ise, bu bağın ne kadar somut ve yaşamsal olduğunu gösterir: Hastalandığında ziyaret etmek, cenazesinde bulunmak, davetine icabet etmek, karşılaştığında selam vermek, aksırdığında hayır duada bulunmak ve en önemlisi, yanında olsun olmasın onun için samimi davranmak.
Unutmayalım ki, İslam kardeşliği menfaat ya da beklentilere değil, sadece Allah (cc) rızasına dayanır. Bu yüzdendir ki, insanlar arasındaki en güçlü bağ, bu ilahi temelli kardeşlik bağıdır. Bu bağ sayesinde mümin, kardeşinin bir ihtiyacı olduğunda hemen yanında biter, düştüğünde elini uzatır, bir kötülüğe meylediyorsa güzel bir dille uyarır ve daima onun için dua eder.
Dinimiz, bu muazzam kardeşliği pekiştirecek davranışları (sevgi, dostluk, merhamet, adalet, yardımlaşma) teşvik ederken, bu bağı kökünden bozacak tutumlardan (kin, nefret, haset) kesinlikle sakınmamızı emrediyor. Bir hadis-i şerifte de belirtildiği gibi: "Din kardeşine kin besleyenin şahitliği caiz değildir." (İbni Mace) Bu, sadece dünyevi bir hüküm değil; kinin, gönüldeki adaleti de nasıl yok ettiğinin bir göstergesidir.
Kardeşlik payı, aslında hepimizin gönlünde taşıdığı, bizi bencillikten, bireysellikten ve hasetten koruyan en kıymetli hazinedir. Gelin, birbirimizin elini daha sıkı tutalım. Unutmayalım ki, bir araya geldiğimizde sadece "biz" değil, Allah'ın rahmetine layık bir "cemaat" oluyoruz.
NUR GÜL SENA
Kaynak: Temel Dini Bilgiler (İslam-1) Ders Kitabı- MEB