Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

Osmanlı’nın kuruluş yıllarında cesaretiyle öne çıkan bir alp, Ertuğrul Gazi’nin silah arkadaşı, sınırlarda Bizans’a karşı Türk’ün sarsılmaz siperiydi o.

Bugün İnegöl’ün bir köyüyle anılsa da, kaderinin izleri Sakarya vadisinde, Osmanlı’nın ilk nefes aldığı topraklarda saklıdır.

Osmanlı’nın temellerinin atıldığı 13. yüzyılın başlarında, Ertuğrul Gazi’nin yanında dimdik duran bir isim vardı: Samsa Çavuş. 1231 yıllarında, Ertuğrul Gazi ile birlikte Söğüt’e gelen bu yiğit alp, hem gözü pekliğiyle hem de halkı etrafında toplayan liderlik vasıflarıyla dönemin dikkat çeken isimlerinden biri olmuştu.

Yaşça Ertuğrul Gazi’ye denk olan Samsa Çavuş, Rumca öğrenmiş, Bizans sınırlarında yaşayan halkla doğrudan diyalog kurabilen ender Türk beylerinden biriydi.

Bu özelliği sayesinde, Ertuğrul Gazi’nin güvenini kazanmış ve uzun yıllar Domaniç Dağları ile Cebel-i Ermeniye adıyla anılan Ahî Dağı’nın güvenliğini üstlenmişti.

Yaylaya çıkan Karakeçili aşiretini, İnegöl tekfuru Aya Nikola’nın saldırılarına karşı korumuş, bölgedeki emniyeti sağlamıştı. Bu görevini, Osman Gazi’nin aşiret reisliğini devraldığı 1281 yılına kadar sürdürdü.

Osman Gazi’nin yeni stratejisi doğrultusunda, Samsa Çavuş ve kardeşi Sülemiş, Sakarya Vadisi’ne yönlendirildi.

Ömrünün geri kalanını burada geçiren Samsa Çavuş, İznik üzerine akınlara katıldı, Osmanlı’nın genişleme dönemine katkı sundu.

Göksu Irmağı’nın Sakarya ile birleştiği bölgede yer alan Köprühisar ve Kara Tekin kalelerinin fethinde ve korunmasında büyük rol oynadı. Bugün bile o topraklarda, Sakarya Nehri’nin doğusundan Göynük ve Taraklı Yenicesi’ne kadar uzanan vadide, onun adını yaşatan bir yer vardır: Çavuş Deresi.

Bugün İnegöl’de bulunan Çavuş Köyü ise, ismiyle sıkça Samsa Çavuş’la anılsa da, tarihsel olarak onunla doğrudan bir bağı bulunmamaktadır.

Köye adını verenler, Bursa Bey Sarayı’nda görevli olan dört çavuştur: Dura Çavuş, Ahmed Çavuş, Mustafa Çavuş ve Hüseyin Çavuş.

Bu kişiler, sıradan saray mensupları değil, bugünkü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda görev yapan askeri nitelikli personel benzeri yüksek rütbeli görevlilerdir.

İlk adı Kızıl Karyesi olan bugünkü Çavuş Köyü, iki mahalleden oluşuyordu. Bir mahallesi Dura Çavuş’a, diğeri Ahmed Çavuş’a timar olarak verilmişti.

Zamanla bu iki yerleşim birleştirilerek Mustafa Çavuş’a dirlik olarak tahsis edildi. Son timar sahibi ise Hüseyin Çavuş’tu.

Orhan Gazi döneminde bu topraklar, ilk kez Kızıl Murad adlı bir bahadıra dirlik olarak verildi. Bu nedenle köy uzun süre “Kızıl Karyesi” adıyla anıldı.

Kızıl Murad’ın oğlu Sungur Paşa (Aksungur), Osmanlı’nın yükseliş döneminde önemli görevler üstlendi. Orhan Gazi, I. Murad ve Yıldırım Bayezid devirlerinde saray nazırlığı, yani bugünkü tabirle genel sekreterlik yaptı.

Ayrıca 1354 yılında Ankara’yı Osmanlı adına fetheden ilk kişi olarak tarihe geçti. Bu sebeple bazı tarihî kaynaklarda “Ankara Fatihi” olarak anılır.

Günümüzdeki Sungur Paşa Köyü, işte bu kahramana mülk olarak verilmiş topraklardır. “Sungur” kelimesi Türkçede “doğan” anlamına gelir; bu da Aksungur’un “Akdoğan” manasında kullanıldığını gösterir.

Osmanlı döneminde stratejik bir geçit noktası olarak değerlendirilen Kızıl Karyesi, yöneticilerin dikkatini daima üzerinde toplamıştır.

Köyün güzergâhına bir zaviye kurulmuş, yolculuk yapanlara burada hizmet verilmiştir. Bursa Bey Sarayı’na mensup çavuşların bu bölgeyi dirlik olarak kullanması, köyün gelişmesine ve bölgesel öneminin artmasına katkı sağlamıştır.

Bugün İnegöl’ün Çavuş Köyü halkının, Samsa Çavuş’a sahip çıkmaları elbette takdire şayandır. Onun cesaretini, ideallerini ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki değerli katkılarını hatırlamak, geçmişle bağ kurmak adına anlamlıdır.

Ancak tarihî gerçeklik açısından, Samsa Çavuş’un bu köyde yaşamadığını bilmek de önemlidir. Köyde inşa edilen türbe, bir merkat yani hatıra mezarı olarak korunmalıdır. O türbe, bir mezardan çok, bir idealin, bir ruhi bağlılığın sembolüdür.

Samsa Çavuş, bir kahraman olmanın ötesinde bir dönemin ruhunu temsil eder. O, Türklerin batıya açılışında bir köprü, Osmanlı’nın kuruluşunda bir öncü, savaş meydanlarında bir yiğit, diplomasi masasında bir akıl sahibiydi.

Bugün İnegöl’ün Çavuş Köyü’nde onun adını yaşatmak, sadece bir tarihî kişiyi anmak değil, bu toprakların geçmişine olan vefayı göstermektir.

Ve elbette, her İnegöllü’nün bu satırları okurken bilmesi gereken bir şey vardır: Samsa Çavuş’un gerçek mirası, bir türbede değil; bu milletin hafızasında, vefasında ve geçmişine duyduğu saygıdadır.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!