Tatil günümde servişçi bir arkadaşıma refakat ettim. Birlikte Esenköy, Merzukiye, Çiftlikköyü, Edebey ve Cerrah üzerinden İnegöl’e geldik. Esenköy ve Çiftlik hattında bulunduğumuzda Cerrah, İnegöl dumanaltıydı. Sisler arasındaydı. İyimser düşünelim bunun birazı sis desek bir o kadarı da sisin tuttuğu dumandır.
İnegöl’e sabah saatlerinde mahalle ve köylerden gelenlerin ilk dikkatini çeken fabrikalar bölgesinden bacalardan salınan dumandır. İnegöl’de yaşayanlar belki sürekli gördükleri için kanıksama haliyle artık alışmışlardır bu görüntüye.
İnegöl ovasından dağ köylerine baktığımızda köyler bazen sisler arasında kaybolur. Akşam saatlerinde sokak lambaları ve ev ışıkları bize köylerin yerini hatırlatır.
Hava kirliliği, çevre kirliliği göz alışkanlığı yaratabilir ve insanlar bir süre sonra bunu hayatın normali gibi görmeye başlarlar.
42 sene önce İnegöl Ticaret Lisesinde okurken coğrafya dersinde tartıştığımızı hatırlıyorum. Hocamız bize İnegöl coğrafi olarak çanak gibi, ovayı yüksek dağlar bir çanağın kenarları gibi sarmış durumda. Bunun zararı ne, hava kirliliği demişti ve eklemişti; İnegöl’de fabrikaların ve bacaların kirlilik yaratmasını önlemek için fabrika bacalarının 65 metre yükseklikte olması gerekir, diye.
42 senedir sanırım kanıksama ve alışma hali günlük rutine dönmüş olacak ki bir çözümü bulunamadı. Alışma hali oluşmasaydı sanırım 42 senedir bir çözüm bulunurdu.
Çözüm demişken çok mu zor. Eskişehir’de geçirdiğim öğrencilik yıllarım aklıma geldi. 40 sene önce Eskişehir’in ortasından geçen Porsuk Çayı zaman zaman renkli hatta kırmızı renkli akardı. Eskişehirliler bu durumdan hoşnut değillerdi. Çevre dernekleri çeşitli etkinlikler yaptılar, olmadı. Çünkü Porsuk Kütahya’dan doğup Eskişehir’e geliyordu ve nehir orada kirleniyordu. Kütahya’nın seramik fabrikaları, tekstil fabrikaları kullandıkları ve kimyasal içeren suları Porsuk Çayına bırakıyorlardı. Eskişehir’in çevre dernekleri Kütahya’ya gidip etkinlik yapmaya çalıştılar. Çalıştılar diyorum çünkü engellendiler. Fabrika sahibi patronlar işçilere Eskişehir’den birileri gelecek sizin fabrikalarınızı kapatmaya çalışacaklar diye anlatmış, işçiler gelen çevrecileri Kütahya’ya sokmamışlardı.
Sonra 90’lı yılların ortalarında ünlü bir belediye başkanı doğru yolu bulmuş her iki kentin aktivistlerini buluşturmuş ve sorunu çözmüştü.
İnegöl için böyle durumlar ortaya çıkmadan bir çözüm bulunamaz mı? Alışmış olmak kanıksamak sorunu çözüyor mu?
İnegöl Belediyesi veya Büyükşehir Belediyesi hangisi bu konuda yetkili ise tarafları bir araya getirip uygun bir çözüm bulamaz mı? Bunun çalışmalarının yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çalışmalar yapılmalı ve basın yoluyla da bizlere bilgi verilmeli.
Alışkanlık bazen kötü olanı algılamamızı engeller. Çevrede çocuklar gördüklerine alışarak büyürseler, yerde çöp görerek büyürseler, ellerindeki ambalaj atıklarını yere atarlar. Okulda merdiven çıkarken yediği çikolatanın çöpünü 3 metre ötedeki çöp kutusuna değil yere atan öğrencilerle karşılaşırız. Sokakta, piknik alanlarında bu görüntüler hızla artar.
Belediyelerin görsel ve afişlerle temizlik, çevre temizliği için etkinliklerini arttırmaları artık aciliyet arz eden bir noktaya gelmiş durumda. Temizlik imandandır, diyen bir kültürün insanlarının yaşadığı sokaklar, piknik alanları, toplu yaşam alanları bu durumlarda olmamalı. Kedilerin bile atıklarını örttüğü bir ortamda insana yakışan bu olmamalı.
Hava kirliliği, havanın doğal bileşiminin çeşitli nedenlerle değişmesi, havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına, ekolojik dengeye ve eşyalara zararlı olabilecek derişim ve sürede bulunmasıdır.
Hava kirliliği hayatımızı nasıl etkiler? Araştırmalar, hava kirliliğine uzun süre maruz kalan bireylerde beyin sisi, depresyon ve anksiyete riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, ince partiküller (PM2.5) ve toksik gazlar beyinde iltihaplanmaya yol açarak Alzheimer ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların gelişme riskini artırabilir. Yaşam kalitemizi düşürür.
İnegöl sanayisine rağmen çevresi orman ve yeşillerle kaplı güzel bir yer. Peki bu güzellikler bize en çok ne zaman kendini gösteriyor. Yazının başında bahsettiğimiz yüksek dağ köyleri ve ormanlardaki ağaçlar ne zaman en net şekilde görünüyor. Bir rüzgar esiyor ve dumanı kiri pası alıp götürüyor. Bazen ağaçları çatıları da alıp götüren bu rüzgar bize ormandaki ağaçların aralarındaki çimenleri bile görünecek kadar berrak bir hava yaratıyor. Lodosta İnegöl ovasından ormanları daha güzel görünür.
İsmail POLAT Tarih Öğretmeni
Kaynak: gencgazete.net