EYÜP PEYGAMBER ALEYHİSSELÂM VE CÜZZAM HASTALIĞI

Hak Teâlâ, ayıttı: Yâ leîn! Seni, anun teni üzerine havale ittüm. (Bu hususta seni yetkili kıldım deyince) bu kerre iblis geldi; Eyûb’ün kademi (ayağı) altından nefh ittü (üfürdü); tâ başının içinden dimağına (kadar) o nefha, irdü. Fi’lhâl (bir anda Eyüp Peygamber), daraldı; ve takatten düştü; ibadet (için bile yerinden) ayağa kalkmaya takati kalmadı.

Eyüp-aleyhisselam’ın bir hatunu var idi ki adı: Rahime Hatun idi..
Rahime Hatun, Yusuf Peygamberin kızı idi. Eyüp Peygamberin yanına geldi ve ayıttı:

- Ya Nebiyyallâh! Sana ne oldu böyle dedi. (Bunun üzerine cevaben) Eyüp
Peygamber, ayıttı:
- Tenime bir elem geldi (deyince) Rahime Hatun ayıttı: “Meger kim (sakın ola
da) mal ve oğullar gussası, sana eser ve (tesir), itmiş olmasın?

(Cevaben) Eyüp –aleyhisselam- ayıttı: “El-hamdü lillâh! = Şükürler olsun Allah’a…. Malı da oğulları da O, verdi; Yine O, geri aldı.

(Yakalandığı hastalık sebebiyle) Eyüp Peygamberin gövdesi (vücûdu iyice) şişti; her türlü çıbanlar ve illetler zahir oldu Hatunları, ona nevbetle timar ederlerdi.

Gördüler kim Eyüp Peygamberin illeti, uzadı ve ziyade oldu. (Bu nedenle hatunlarından ikisi, Eyüp Peygamberi) terk edüp gittiler. Hemîn (yalnız) Rahime Hatun kaldı.

Bir nice günlük (yoldan gelerek) köyleri halkı, onu gördüler; dost ve akrabaları, kendilerini terk ettiler ve de uzaklaştılar.

Anı, yani: Eyüp Peygamberi, köylerinden (bile) sürdüler. (Bunun üzerine turu geldi Rahime Hatun, (ayağa kalktı ve) anı, yani:

Eyüp Peygamberi, bir mendil ve sarğı içine kodu. Dahî (sonra da yerleşim alanının dışında bir yere) götürdü.

(Rahime Hatun, Eyüp peygamberi, sırtında taşırken onun vücudundan) irin ve kan –ancileyin akar idi ki tâ onun topuğuna kadar (bu akıntı), iner idi

Dahî (Bu durumda iken Rahime Hatun)., aydurdu kim bu (akıntı), benim abîrümdür (âdet kanumdur diyerek Eyüp Peygamberin vücudundan çıkan akıntıları gizlemeye çalışırdı).

Hem (diğer yandan da zevci Eyüp Peygambere şöyle) aydurdu: “Canım sana fedâ olsun Ya Nebiyyallâh! “Derdi Rahime Hatun, (bir yayğı içine koyarak taşıdığı Eyüp Peygamberi), bir köye iletti.; onu, burada harabe bir kulübeye kodu ve ayıttı:

- Sen burada ol (kal). Varayım sana bu köyden biraz taam getireyim ki kuvvet idün (kuvvet kazanasın. Rahime Hatun, köye) vardu ve (ona) taam getürdi. Bir nice zaman Eyüp Peygamber), anda kaldı. Köyün halkı, geldiler; Eyüp-aleyhisselâmı gördüler ve ayıttılar:

- Ey Rahime! Al bunu götür (ve sen de) git köyümüzden…. Bunun irenci (hastalığı), bize ve oğullarımıza da ulaşur. Yahud (yoksa) kelplerimizü getirürüz.

(Köylülerce yapılan bu tehdit üzerine) Rahime Hatun, (Eyüp Peygamberi aldı) götürdi ve iletti onu köyden uzak bir yere…

Yol (kenarına) yakın bir yere kodu. Ona kamıştan bir ev eyledi; (yayğı olarak da) altına “Kül” koydu; çevresine taş koydu;Dahî (sonra da)
Eyüp Peygamberi (bunun) içine kodu.; üstüne ot kodu; örttü. Rahime Hatun ayıttı:

- Kalın döşekten sonra Ya Nebiyyallah! “Kül” üstüne yatur oldun…. (Deyince)
Eyüp Peygamber -aleyhisselâm- ayıttı: “Hak Teâlâ’nın rızası bundadur.”.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar