Osmanlı Beyliği’nin temellerini atan Ertuğrul Gâzî, 1281 yılında vefatının ardından Söğüt’e defnedildi.
Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
Osmanlı Beyliği’nin temellerini atan Ertuğrul Gâzî, 1281 yılında vefatının ardından Söğüt’e defnedildi. Türbesi yalnızca bir mezar değil, asırlardır Türkmen ve Yörük topluluklarının kültürel hafızasında diri kalan bir ziyaretgâh oldu. Bugün Ertuğrul Gâzî İhtifalleri ile bu miras hâlâ canlı tutuluyor.
Osmanlı tarihinin en mühim şahsiyetlerinden biri olan Ertuğrul Gâzî, yalnızca bir beyin ötesinde, bir geleneğin, bir hafızanın ve bir milletin diriliş sembolü olarak yaşamaktadır. Ölümünden birkaç yıl evvel, Karakeçili Aşireti’nin reisliğini küçük oğlu Osman Bey’e devretmiş, bu tasarrufunu da Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in onayıyla pekiştirmişti. Dündar Bey’in muhalefetine rağmen aşiretin ileri gelenleri bu kararı desteklemiş, böylece Osmanlı Beyliği’nin temelleri daha o günlerde atılmıştı.
1281 yılına gelindiğinde Ertuğrul Gâzî Hakk’a yürüdü. Osman Bey, babasının vefatının ardından tam yetkiyle idareyi eline aldı. Bu sayede yönetimde bir boşluk yaşanmadı, aşiret hem İslâmî kaidelere hem de millî geleneklere uygun biçimde yeni döneme adım attı. Cenazesi kılınan namazdan sonra vasiyeti üzere Söğüt’ün kuzeybatısındaki, Bilecik yolu üzerindeki hâkim bir tepeye defnedildi.
Zamanla bu mezar, Karakeçili Aşireti başta olmak üzere bütün Türkmen ve Yörük toplulukları için bir ziyaretgâh hâline geldi. Bugün hâlâ dimdik ayakta duran türbe ise Osmanlı’nın ikinci hükümdarı Orhan Gâzî tarafından inşa ettirildi. Daha sonra Çelebi Sultan Mehmed, Sultan III. Mustafa, Sultan Abdülmecid ve Sultan II. Abdülhamid gibi padişahlar türbeyle yakından ilgilenerek burayı ihya ettiler. Türbenin çevresinde, Osmanlı’nın kuruluşunda büyük hizmetler veren alperenlerin hatıra mezarları da yükselmektedir.
Fakat dikkat çekici bir husus vardır: Osman Gâzî’nin yeğeni ve Savcı Bey’in oğlu olan, Osmanlı’nın ilk şehidi kabul edilen Bay Hoca’nın İnegöl-Hamzabey Köyü’ndeki mezarının bugün bilinen bir hatıra kabri bulunmamaktadır. Bu yokluğun sebepleri üzerine çeşitli yorumlar yapılmaktadır. 1886-87 yıllarında gerçekleştirilen onarımlar sırasında Bilecik’in Ertuğrul Sancağı merkezi hâline getirilmesi ve İnegöl’ün Bursa’dan koparılıp geçici olarak Bilecik’e bağlanması, yerel tepkilerin bu unutuluşta payı olup olmadığı sorusunu akıllara getirmektedir.
Bu noktada Sultan II. Abdülhamid’in politikaları da dikkat çekicidir. Domaniç’in Çarşamba Köyü’nde yaptırdığı Hayme Ana Külliyesi, Osmanlı hanedanının köklerini Anadolu’da arama gayretinin bir göstergesi olarak okunmalıdır. Abdülhamid’in ayrıca Karakeçili Aşireti’nden seçkin bahadırlarla Hamidiye Alaylarını ve kendi muhafız birliklerini kurdurması da yine bu “köke dönüş” anlayışının somut bir tezahürüdür.
Bugün Söğüt, sadece bir türbe veya tarihî mekân değil, aynı zamanda bir kültür şenliğinin de kalbidir. Yüzyıllardır Karakeçili Aşireti’ne bağlı oymaklar, her yıl eylül ayının başlarında Söğüt’te toplanarak “Ertuğrul Gâzî İhtifalleri”ni düzenlerler. Türbe ziyaret edilir, meydanlarda kazanlar kaynar, pişirilen “meydan aşı” binlerce kişiyle paylaşılır. Ardından gelecek yıl yeniden buluşmak üzere vedalaşılır.
Ertuğrul Gâzî’nin Söğüt’teki türbesi, yalnızca bir mezar değil, Osmanlı’nın doğduğu topraklarda köklere uzanan bir hafıza mekânıdır. Bugün bile Türkmenlerin, Yörüklerin ve Anadolu insanının gönlünde yaşayan bu bağ, geçmişten geleceğe uzanan bir kültür köprüsü olarak varlığını sürdürmektedir.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!