“Az yersem kilo veririm.”

Beslenme dünyasının en yaygın ama en yanıltıcı cümlesi belki de budur.


Kısa vadede tartıda bir düşüş görebilirsiniz, ancak uzun vadede bu durum metabolizmayı yavaşlatır, vücudu “kıtlık modu”na geçirir ve yağ yakımını zorlaştırır.

İnsan vücudu, aldığı enerji miktarını sürekli izleyen karmaşık bir sistemdir. Günlük enerji alımı gereksinimin çok altına indiğinde, beyin bu durumu bir “tehdit” olarak algılar.

Tarih boyunca kıtlık dönemlerinde hayatta kalmamızı sağlayan bu mekanizma, günümüzde kalori kısıtlaması yapan bireylerde de devreye girer.

Vücut, “yetersiz besleniyorum” sinyali aldığında enerji tasarrufu yapar, metabolizma hızını düşürür, tiroid hormonlarının üretimi azalır ve yağ yakımı durma noktasına gelir.

Buna “metabolik adaptasyon” ya da halk arasında bilinen adıyla “kıtlık mantığı” denir.

Bu dönemde kas dokusu enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlar. Kas kaybı demek, bazal metabolizma hızının daha da düşmesi anlamına gelir.

Zamanla kişi, aynı miktarda yediği halde kilo almaya başlar.
Kısacası, “daha az yemek” kısa bir süre işe yarıyor gibi görünse de uzun vadede vücudu yağ depolamaya daha yatkın hâle getirir.

Düşük kalorili diyetlerin sürdürülememesinin nedeni sadece fiziksel değildir; psikolojik etkileri de oldukça güçlüdür.

Kısıtlı beslenme, yeme ataklarını tetikler, ruh hâlünü olumsuz etkiler ve bireyde başarısızlık hissi yaratır.

“Neden dayanamıyorum?” diye düşünen birçok kişi aslında biyolojik bir sürecin mağdurudur; iradesiz değil, sadece enerji dengesini korumaya çalışan bir bedene sahiptir.

Kalıcı kilo kaybının sırrı, denge ve sürekliliktir.


Vücudun güvenli bir ortamda olduğunu hissetmesi gerekir. Sağlıklı bir kalori açığı oluşturmak, yeterli protein almak, lif ve sağlıklı yağları ihmal etmemek bu dengenin temel taşlarıdır.

Protein, kas kütlesini korur; lifli besinler tokluk sağlar, sağlıklı yağlar hormon dengesini destekler.

Bu kombinasyonla beslenen bir vücut, “açlık tehdidi” algılamaz, dolayısıyla yağ yakımı da durmaz.

Bir diğer önemli nokta, kalori kadar kalitenin de belirleyici olduğudur.
Her 1500 kalori aynı etkiyi yaratmaz.

Sebzelerden, tam tahıllardan, kaliteli proteinlerden ve sağlıklı yağlardan gelen enerji; vücudun işlevsel metabolizmasını desteklerken, aynı kaloriyi işlenmiş gıdalardan almak inflamasyonu artırır ve insülin direncini tetikler.

Zayıflamak, kendini aç bırakmak değil; vücudu anlamaktır.


Vücutla savaşarak değil, onunla iş birliği yaparak kalıcı sonuçlar elde edilir.
Hedefiniz “hızlı” değil “kalıcı” değişim olmalı.

Çünkü sürdürülemeyen hiçbir sonuç, gerçek başarı değildir.

Diyetisyen Berre Sude MESTAN

@dyt.berremestan