Diyetisyen gözüyle bakıldığında bitki bazlı beslenme sağlık açısından ve sürdürülebilirlik açısından güçlü bilimsel temellere dayanan bir beslenme modelidir. Modeldeki temel amaç, hayvansal ürünleri tamamen dışlamak değil; bitkisel besinleri beslenmenin merkezine yerleştirmektir.

Bitki Bazlı Beslenmede Nelerin Tüketimini Arttırabiliriz

Bitki bazlı beslenme planlanırken aşağıdaki besin grupları günlük beslenmenin temelini oluşturmalıdır:

Sebzeler: Özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler, kabak, brokoli, karnabahar, lahana türleri

Meyveler: Mevsiminde ve çeşitli olacak şekilde

Baklagiller: Mercimek, nohut, kuru fasulye, barbunya, börülce

Tam tahıllar: Bulgur, yulaf, tam buğday ekmeği, karabuğday

Kuruyemiş ve tohumlar: Ceviz, badem, fındık, chia, keten tohumu

Sağlıklı yağ kaynakları: Zeytinyağı, avokado

Bu besinler yalnızca makro besin ögeleri açısından değil, aynı zamanda lif, vitamin, mineral bakımından da oldukça zengindir.

Lif İçeriği ve Günlük Gereksinim

Bilimsel rehberlere göre yetişkin bir bireyin günlük lif ihtiyacı ortalama 24 gramdır. Ancak toplumun büyük bir kısmı bu miktarın oldukça altında lif tüketmektedir.
Bitki bazlı beslenme; özellikle baklagiller, tam tahıllar, sebzeler ve meyveler sayesinde bu lif ihtiyacını karşılamada en etkili yaklaşımlardan biridir.

Yeterli lif alımı bağırsak hareketlerini düzenler, kan şekeri ve kolesterol kontrolüne yardımcı olur, uzun süreli tokluk sağlar

Bilimsel çalışmalar, özellikle işlenmiş ve aşırı kırmızı et tüketiminin kalp-damar hastalıkları, kolon kanseri ve bazı bağırsak rahatsızlıklarıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Yüksek doymuş yağ içeriği ve düşük lif alımı, bu riskleri daha da artırmaktadır.

Bu yüzden bitki bazlı beslenme yalnızca kilo yönetimi için değil, bağırsak sağlığı ve metabolik hastalıkların önlenmesi açısından da önemlidir.

Sürdürülebilirlik

Beslenme tercihlerimizin çevresel etkisi de göz ardı edilemez. Hayvansal gıdaların üretimi, bitkisel kaynaklara kıyasla çok daha yüksek su ayak izine sahiptir.
Örneğin: Kırmızı et üretimi için harcanan su miktarı baklagiller ve tahıllara göre çok fazladır.

Bitki ağırlıklı beslenme, hem su kaynaklarının korunmasına katkı sağlar hem de karbon ayak izini azaltır. Bu yönüyle bitki bazlı beslenme, yalnızca bireysel bir sağlık tercihi değil; toplumsal ve çevresel bir sorumluluktur.

Bitki bazlı beslenme bir yasaklar listesi değil; daha bilinçli seçimler yapmayı öğreten bir yaşam biçimidir.
Daha fazla sebze, daha fazla lif, daha az işlenmiş ürün ve dengeli et tüketimi hem çevre hem bağırsak sağlığı hem de genel sağlık açısından güçlü kazanımlar sağlar. Bu gayede tabağımızı renklendirmek ve bunu önceliklendirmek hem bağırsak sağlımız için hem de çevre için daha iyi olacaktır

Dyt. Berre Sude Mestan