Aile, bireyi hayata hazırlayan ve toplumsal yapının temelini koruyan en önemli kurum. Bu yüzden, ailenin devamlılığı için din, hukuk ve ahlak kurallarının getirdiği pek çok tedbir var. Ancak, ne yazık ki, şiddetli geçimsizlikler, sorumlulukların yerine getirilememesi gibi aile birliğini sarsan sorunlar baş gösterdiğinde, "nikâh akdinin sona ermesi" anlamına gelen boşanma, bir son çare olarak kapımızı çalabiliyor.

Sevgili dostlar, boşanma sadece iki kişiyi, yani eşleri değil; çocukları, diğer aile fertlerini ve hatta tüm toplumu derinden etkileyen karmaşık bir süreç. Aile içi şiddet, baskı, sadakatsizlik gibi nedenlerle evlilik birliğinin sürdürülemediği anlarda yaşanan boşanmaların, bireyler üzerindeki psikolojik, sosyal ve ekonomik olumsuz etkileri maalesef çok büyük.

Düşünün ki, boşanma oranlarının artması, yeni yuva kuracak gençlerde evlilik kurumuna karşı olumsuz düşüncelere yol açabiliyor, toplumdaki güven duygusunu sarsabiliyor. Boşanmayla birlikte bireylerde yalnızlık, suçluluk, üzüntü, stres, belirsizlik, kaygı gibi duygusal fırtınalar kopabiliyor. Sosyal hayatta bireyselleşme, eşlerin statü kaybı ve geçim sıkıntısı gibi zorluklar da cabası.

Özellikle çocuklu aileler için durum daha da hassas. Boşanma kararı alan anne-babaların, bu durumun evlatlarını nasıl etkileyeceğini öncelikle düşünmeleri gerekiyor. Çünkü çocuklar, anne ya da babadan birini tercih etmek zorunda bırakılmamalı.

Peki, Bu Olumsuz Etkileri Nasıl Azaltabiliriz? İşte can alıcı soru: Boşanmanın olumsuz etkilerini en aza indirmek için neler yapabiliriz?

Bu süreçte aile bireylerinin birbirine anlayış göstermesi gerekiyor. Eşlerin, aile mahremiyetini ve sırlarını ifşa etmekten, birbirleri hakkında dedikodu yapmaktan kesinlikle kaçınması, bu zorlu süreci daha az yara alarak atlatmanın ilk adımı.

Temelde ise, evlenip yuva kuran eşlerin sevgi, saygı, fedakârlık ve şefkat duygularını ön planda tutarak, birlikteliğin devamı için her türlü çabayı göstermesi esastır. Bu, bizim yuvayı ayakta tutma sözümüzdür. Ancak, tüm gayretlere rağmen çözülemeyen problemlerle karşılaşılabileceği de bir gerçek. İşte bu noktada dinimiz de boşanmaya bir kapı açmıştır, ancak bunu en son çare ve istenmeyen bir durum olarak görür.

İslam, evlilik gibi boşanma konusunu da ayet ve hadislerle düzenlemiştir. Eşler arasında anlaşmazlık ve geçimsizlik baş gösterdiğinde, boşanma düşünülmeden önce sulh yoluyla problemi gidermeleri tavsiye edilir:

"Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse aralarında bir sulh yapmalarında onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır." (Nisa 4/128).

Eğer geçimsizlik devam ederse, yuvanın yıkılmaması için bir sonraki adım, aile yakınlarının ara buluculuğu önerilmiştir: "Eğer karı kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf arayı düzeltmek isterlerse Allah da onları uzlaştırır." (Nisa 4/35).

Peygamberimiz (s.a.v.)'in şu sözü, boşanmanın hoş karşılanmadığını çok net ifade eder: "Yüce Allah’a en sevimsiz gelen meşru işlerden biri boşanmadır."

Fakat dinimiz, artık bir arada bulunmalarına imkân kalmayan eşlerin boşanma hakkını da kabul etmiştir. Ancak bu süreçte bile hakların gözetilmesi emredilir: "...Kadınlara verdiklerinizden boşanma esnasında bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz... Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın..." (Bakara 2/229).

Boşanma kaçınılmazsa bile, bu sürecin sancılarını en aza indirmek bizim elimizde. Anlayış, saygı, mahremiyeti koruma ve çocukları yıpratmama gayesiyle hareket etmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha sağlıklı yarınlara ulaşmamızı sağlayacaktır. Unutmayalım ki, bu zorlu dönemi insanca ve hakkaniyetle yönetmek, en büyük sorumluluğumuzdur.

Allah kimsenin yuvasını yıkmasın!

NUR GÜL SENA

Kaynak: Temel Dini Bilgiler (İslam-1) Ders Kitabı- MEB