Sayın Kaymakamımızın başkanlığında sık sık ve düzenli toplantılar yapıyor, hem kurumlar arası bilgi paylaşımı, hem de birçok hususta koordinasyon imkânımız oluyor. Tüm kurumların görev tanımları, ülke vatandaşımızın barınma, beslenme, huzur, refah, sağlık, güvenlik, adalet, eğitim, spor, din, siyaset, ticaret, eğlenme, seyahat, yuva kurma gibi temel ve özel ihtiyaçlarını en üst seviyede temin etmek üzere kurgulanmış, bu yönüyle de sürekli güncelleniyor…
Devlet vatandaşına tüm bu hizmetleri bizim gibi kamu çalışanları üzerinden, daha hızlı, daha verimli ve daha adaletli dağıtmak üzere planlar yapıyor, stratejiler belirliyor ve hukuki düzenlemelere gidiyor… Bu bakımdan her kurumun birbirine yakın ehemmiyeti var. Yani biri diğerine tercih edilebilecek ya da biri ihmal edilebilecek durumda değil… Aksine çoğu zaman hem önleyici ve hem de problem çözücü olmak adına çok ciddi işbirliği ve koordinasyon gerekiyor…
Sık sık toplantılar yapıyor, tartışıyor, kararlar alıyoruz, sn kaymakamımız çok önem veriyor bu rutine ve sıkı takipçisi oluyor alınan kararların… Her biri kıymetli tabi de, çocuk, gençlik ve aile üzerine yaptığımız her toplantı ve konuştuğumuz her meseleden sonra buruk, ümitsiz ve hüzünlü ayrılıyorum ben…
Aile ve çocuk, kadim Türk milletinin en müesses, en mutena, en muteber en hassas yanıdır/ydı… Evlenmek, yuva kurmak, çoluk çocuk sahibi olmak, çoğalmak, büyük bir aile olmak, her genç kızın, her genç erkeğin hayaliydi… Anne baba, hatta dede ve nine, bebekliğinden itibaren bu milli, bu manevi güne/günlere hazırlar çocuklarını… Kimi zaman büyük aşklar vesile olur, kimi zaman aileler beğenir, helal süt emmiş bir ana kuzusuna teslim eder biricik evlatlarını… Kaim ana, kaim baba, gelin, görümce, damat, kayınço, hep birlikte bir büyük aile olunurdu… Kaim aslını temsil eder, aratmaz; hizmette, saygıda kusur edilmez, sevgi ve merhamet şiar olunurdu bu evlerde… Aileye her katılan bu minval üzere programlanır, şeytanın fitne ve iğvasına müsaade edilmez, “kol kırılır yen içinde kalır” ya da “kan kusulur, kızılcık şerbeti içtim” denilirdi icabında…
Karı koca olunurdu yani… Adam adamdı, reisliğini bilirdi, kol kanat olurdu, güvenli dağ olurdu hanımına, evlad-u iyaline… Hanım olurdu kadın, gerektiğinde Osmanlı kadını, gerektiğinde naif, narin bir çiçek… Üslubuyla, cilvesiyle, nazıyla aklıyla idare ederdi sert mizaçlı, yufka yürekli adamını… Sözünden de çıkmazdı amma sözünü de dinletirdi aklıyla, fikriyle… Yoldaş olurdu, sırdaş olurdu, gözyaşlarıyla tamir ederdi kararan kalbini efendisinin… Öyle her şeye küsülmez, öyle çemkirilmez kocaya, sabır diye bir şey var, tahammül var, alın yazısı var hatta, imtihan var, bu işin cenneti, cehennemi var bilir bunu adam, bilir bunu kadın… Birlikte ölünür mesela, ahir ömründe kimseye yük olmamaktır ikbal… “Kızarım ederim ama onsuz olmaz bu hayat” son cümledir…
Anadolu tipi bir aile bu anlattığım, öyle sade, öyle sevgi dolu, öyle fedakâr ve cefakâr büyük aile… Dede ve nine var muhakkak, hem bereket, hem kültür, hem tecrübe başköşede… Çocuklarına kol kanat, torunlarına, şefkat her yaşında… Çocuklar saygılı büyüklerine, söz dinler, öğrenir, uygular…
Bu yıl “Aile Yılı” imiş, öyle açıklandı, yılı da yarıladık doğrusu… Aile bakanlığımızın dişe dokunur bir icraatını göremedim bu yolda ne yalan söyleyeyim…
Sorun çözme kısmını demiyorum… Boşanmalar konusu hızlandırıldı, tek celseye indi uzlaşıldığında… Kadına pozitifi var ayrıcalığın, beyanı esas alınıyor mesela… Boşanınca nafakası, aile yardımı, psikolojik destekleri, parçalanmış ailelerin çocukları koruma altına alınıyor, velayeti altında olmayanın görüştürülmesi müthiş sağlanıyor, vasilik vs işlemleri hızla tamamlanıyor, kadına şiddet konusunda, afili projeler, sloganlar, afişler, etkinlikler ve hatta hukuki süreçte müdahil olmalar mükemmel…
Oluyor, olmalı da hızla kaybettiğimiz “aile” nerede… Bu müesses nizam ne oldu, dinimizden, kültürümüzden, kadim soyumuzdan bildiğimiz “Ataerkil aile” ne oldu… Bir rol model aile kurgusu var mı bakanlığımızın? “Arzu ettiğimiz Türk aile tipi şu… Hayalini kurduğumuz ve hedeflediğimiz toplum, şu şu şu milli ve manevi değerlere haiz, birbirine şöyle bağlı ailelerden oluşuyor” diyeceği bir model kurgulanmış mı, hayır, yüzyıllık politika oluşturmuş muyuz bu hususta, hayır…
Çocuklarımız, gençlerimiz evlenmiyor, evlenmek istemiyor… Evlenenler çocuk yapmıyor, sudan sebeplerle boşanıyor kısa sürede…
İstatistikler korkunç, dibe vurmuşuz bu alanda… Faizsiz düğün kredisi, üç çocuğa hibe mi kurtaracak bizi bu vahim durumdan, sanmıyorum… Mesele ne tek başına ekonomik, ne tek başına sosyolojik, mesele topyekûn mantalite meselesi…
Mazbut aile dizileri/filmleri yerini, entrika aldatma, evlilik dışı birlikte yaşama, terk etme, inatlaşma, boy ölçüşme ve şiddet temalı, bilinçli kurgulanmış yayınlara bırakmış durumda… Fitne pompalıyorlar her mecradan, psikolog görünümlü şeytanlar, fitneci sosyal bilimciler, aile danışmanları vs türedi bir de… Mevcut aile yapısını bozma gayesindeler ve sistematik bir şekilde çalışıyorlar… Kadınları, özellikle dindar olanları fişekliyor, aile bağlarını mümkünse koparma, en azından gevşetme peşindeler… Çekirdek aile yetermiş, eşlerin birbirine, çocuklarına adanması gerekiyormuş, dedeye nineye bakmak zorunlu değilmiş, evlenince artık göbek bağlarını kopartmalıymışlar, kadının çocuğuna dahi süt emzirme zorunluluğu yokmuş vs.. Bireymiş herkes ve aslolan bireyin mutluluğuymuş, “sen özelsin, sen harikasın, sen sen sen…” diye diye aile kavramını manada yok etme çabasındalar…
Bekâr kızlarımız evinde oturuyor, işsiz, güçsüz de olsa konfor alanını terk etmek istemiyor, evliliği külfet görüyor, tahammülleri yok hayatlarına karışan yeni birine… Erkeklerimiz öyle, gözleri önünde yıldırım hızıyla boşanmalar, çekişmeler, mutsuz aileler, sadakatsiz, beceriksiz, tripli kızçeler, kötü örnekler varken, üstelik şu ekonomik ortamda iş, ev, araba sahibi olmak çok uzak bir ham hayal iken, cesaret edemiyor, gayret edemiyor… Evlenenler, bedeni yıpranacak, keyfi kaçacak, nafakasını karşılayamayacak, terbiyesini veremeyecek, vakit ayıramayacak, baş edemeyecek kaygısına, çocuk yapmak istemiyor…
Büyük sorunumuz var, çok büyük… Büyük aile bitti, çekirdeği sos. veriyor… Genç nüfusumuz azalıyor, yakında eli bastonlu kedi, köpek gezdiren ihtiyarlar topluluğu olacağız…
Bu arada Aile Bakanlığımız, yeniden rol model aile kurgulayacaksa, Gazze’li anne babayı, evladı, aileyi incelesin, araştırsın… Öyle bir aile modellesin, öyle olmamızı istesin bizden… Metanetli, ahlaklı, vatanına bağlı, fedakar, cefakar, sabırlı, tevekküllü nasıl olunur, imanlı, milli evlatlar nasıl yetiştirilir, varlığa nasıl şükredilir, yokluğa nasıl tahammül edilir öğretsinler bize…