İçten bir gülümseme ve anlayışla örülmüş ilişkiler, sadece kişisel mutluluğumuzu değil, tüm toplumun huzurunu da belirliyor. Peki, günlük koşuşturma içinde bazen unuttuğumuz, hayat kalitemizi yükselten bu ince değerler neler? Gelin, bir soluklanıp "adabımuaşeret"in derinliklerine bir göz atalım.
Hayat, hepimizin bir arada yaşadığı büyük bir sahne. Bu sahnede rahatsızlık uyandıracak söz ve davranışlardan kaçınmayı, yani görgü kurallarını bilmek, aslında bir nevi toplumsal sözleşmemiz. Düşünün ki, bir evin kapısını çalarken izin istemek, misafire bir ikramda bulunmak, birinden ödünç aldığımız eşyaya gözümüz gibi bakmak... Bunlar, görgünün somut örnekleri. Ya da daha derinlere inelim: Yaptığınız iyiliği kimsenin başına kakmamak, başkalarının kişisel sınırlarını ihlal edebilecek sorular sormaktan kaçınmak ve en önemlisi, verdiğiniz sözü tutmak. İşte bunlar, bir toplumun kabul ettiği ve bireylerin huzur içinde yaşamasını sağlayan temel direkler.
Nezaket: Görgünün Ötesinde Bir Kalp Meselesi: Ancak mesele sadece kurallara uymakla bitmiyor. Görgü bir zorunluluksa, nezaket ise kalpten gelen bir tercih, bir değerdir. Nezaket; kuru kuruya bir kural değil, samimi bir yaklaşımla harmanlanmış anlayış, duyarlılık, kibarlık ve inceliktir. Selamlaşmak görgüyken, o selamı verirken yüzümüzü ve bedenimizi iletişim kurduğumuz kişiye çevirmek, konuşurken gülümsemeyi ihmal etmemek ise nezakettir. Bu, genelgeçer bir kuraldan ziyade, kişinin içtenliğini ortaya koyan bir tavır, bir tercihtir. Toplumsal huzura en büyük katkıyı omuzlar, kişilerarası ilişkileri bir anda iyileştirir ve iyiliği hızla yayar.
En güzel örnek: Otobüste yaşlı birine yer vermek görgü ve edep göstergesidir. Ama bu davranışı yaparken göz teması kurmak, gülümseyen bir yüz ifadesi sergilemek, işte bu, kişinin nezaketine işarettir. Nezaket, adabımuaşereti alıp üst düzeye taşıyan o sihirli bileşendir. Unutmayalım ki, bu kültür, ancak nazik insanlar sayesinde toplumda kök salar ve yaygınlaşır.
Zarafet: Davranışın En İdeal Noktası: Bu değerlerin zirvesinde ise zarafet duruyor. Zarafet, "normalin üstünde bir ahlak güzelliği, huy güzelliği, tutum ve davranış güzelliği, süzülüp damıtılarak arı duru hâle gelmiş saf ve berrak bir karakter güzelliği" olarak tanımlanır ve insan davranışlarının en ideal noktası kabul edilir. Merhum Ziya Gökalp'ın o meşhur örneği ne kadar da çarpıcı: Kutsal bir kitap (Mushaf-ı Şerif) satın alınırken "Bedeli kaç kuruştur?" denmez, "Hediyesi kaç kuruştur?" denilir. Çünkü kutsal olan, bedel karşılığında satılmaz. Kur'an-ı Kerim'e karşı sergilenen bu incelik, bizim Türk kültüründeki zarafeti en güzel biçimde yansıtır.
Sabır: Toplumsal Hayatın Temel Taşı: Peki ya bazen karşılaştığımız o kaba, görgüden uzak tavırlar? Maalesef, hayat sadece nazik insanlardan ibaret değil. Bazen adabımuaşerete hassasiyeti olmayan kişilerle aynı ortamı paylaşmak zorunda kalıyoruz. İşte tam bu noktada, sabır erdemi devreye giriyor.
Sabır, "üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet" olarak tanımlanır. Kırıcı olmaktan kaçınmak, affedici olmak ve karşılaştığımız olumsuzluğu uygun şekilde bertaraf etmeye çalışmak, insanları birbirine yaklaştırır. Üzüntü ve rahatsızlık veren sözler karşısında takınmamız gereken bir tutum olduğu için, sabır adabımuaşeretin de temellerinden biridir.
Türk-İslam kültüründe sabır, toplumsal hayatı düzenleyen ana unsurlardandır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) o güzel sözü bize yol gösterir: "İnsanlarla bir arada yaşayan ve onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlarla bir arada yaşamayan ve onların eziyetlerine sabretmeyen müminden daha büyük ecre nail olur." Bu rehberlik, Müslümanların sabrı hayatlarında egemen kılmasına neden olmuştur.
Unutmayalım, "Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır." atasözümüz de bunu çok net ifade eder. Öz denetiminizi koruyarak üzücü bir söze veya duruma karşı kısıtladığınız tepkiniz, eninde sonunda iyi sonuçlar doğuracaktır. Bu da demek oluyor ki, öz denetimi güçlü insanlar, insan ilişkilerinde çok daha mutlu olacaktır. Görgüyle başlayıp, nezaketle besleyip, zarafetle taçlandırdığımız ilişkilerimizi, sabırla mayalamak... Sanırım toplumsal huzurun ve kişisel mutluluğun sırrı, bu dörtlüde saklı.
AYŞE ŞEN BAYRAKTAR
Kaynak: Adab-ı Muaşeret Ders Kitabı-MEB