Ahmet Taştan'ın Köşe Yazısı

“Utanmıyorsan  istediğini yap!” sözünün bana hatırlatmış olduğu bazı düşünceleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Peygamber Efendimiz (sav) bu söz için şöyle der:

“İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” (Buhârî, Enbiyâ 54, Edeb 78.)

 Yani çok eski ve kıymetli bir söz. Biraz yakından bakarsak “utanma” ve “istek”  kelimeleri üzerine düşünmek gerekiyor.

Bu sözü şöyle de söylesek olur. “Her istediğini yapıyorsan demek ki utanmayan birisin.” Utanmak,  insanları sınırlayan ve belli davranış kalıpları içinde tutan bir kavram. Utanmak, insanın fıtratına yerleştirilmiş ve onu kontrol eden çip gibi. Sınırsızca, sorumsuzca ve saçma sapan isteklere, bir sınır çizdiren, bir had bildiren bir özelliği var.

İnsanın, her türlü olumsuz şartlara rağmen insanca davranmasını, içinde yetiştiği kültür değerlerini benimseyip devam ettirmesini sağlayan bir kaynak vazifesini görüyor, utanmak.

Utanma duygusu yani “haya, imandandır” buyuruyor bir hadis-i şerifte (sav). Her insan utanır mı? Bu soruya cevabımız az ya da çok muhakkak ki insan utanır. Bu soru, “insan acıkır mı?” sorusuna benzer. Bazıları çok acıkır, bazıları çok az acıkır ama yine de açlığı hisseder.

Teşbihte hata olmadıysa “utanmanın kaynağı fıtrattır” diyelim yani yaradılıştan var olmuştur. Peki, kim kime göre utanmazdır? “Saçını göstermekten utanırdı süt ninem/ Kız kardeşimin gösterdiği kefen bezine mahrem” diyen üstad Necip Fazıl. İnsanın yetiştiği kültürel kodlarla utanma duygusu, ya kuvvetlenir, genişler ya da zayıflar yok olmaya üst tutar.

Kültürümüzde utanma genellikle kıyafetler üzerinden düşünülür. Açık saçık biriyse, utanmazın teki denirken uygun kıyafetler giymişse oturmasını kalkmasını biliyor, denir.

Modern çağdaş zihniyetin utanma değer yargısı çok küçük kıyafetlere hapsolmuşken milli manevi değerlere bağlı insanlarda utanma daha geniş ve bol kıyafetlere ayarlanmıştır.

Dini duyarlılıkla yetiştirilenler, bol ve geniş giyinirken davranışları terbiye kavramı içinde daha kuralcı ve belki de sıkıcı görünüyordur. “Utanmıyorsan istediğini yap” sözü yapmayı değil utanmaya ve daha dikkatli davranmaya yöneltir insanı. Çünkü insan, utanabilen bir varlıktır.

İki noktadan utanma duygusu gelişir: Aklen ve kalben. Düşüncelere  yüklenmiş utanma duygusu ile duygulara yüklenmiş utanma duygusu arasında fark vardır.

Aklen ikna olmuş biri ile gönülden ikna olmuş birinin istekleri tabii ki farklılık gösterir dikkatlice  incelenirse. Çünkü istenilen bir şeyin çok mantıklı ve faydalı olması ya da insanın gönlüne hoş görünmesi gerekir. Lakin her şeye rağmen bir takım faydaları göz önünde tutularak oluşturulan istekler, gönlün rahatsızlığı sebebiyle iptal edilebilir.

Gönül ikna edilerek ya da gönlüne kabul ettirerek oluşturulan istekler, aklen zararlı olma sebebiyle terk edilebilir.

Düşünüyorum da utanma duygusu daha çok terbiye kelimesi ile bağlantılı. Adap ile alakalı konularda geçerliliği daha yaygın. Yapılınca hukuki cezası olan konular hakkında pek de geçerli değil. Yani birine “utanmazsan adam öldür” denilmez. Fakat hukuki cezası olan her konu için de geçerli değil sanırım.

Toplumun arasında terbiye/adap konularına dahil olan meselelerde geçerliliği daha yaygın utanma duygusunun.  

Diğer kelimemiz istemek. “İstediğini yapsın utanmazsa.” İstek nedir? Ruhun talep etmesi mi? İsteğin kaynağı var mıdır? Yani akıl mıdır, duygu mudur?  İstekler yönlendirilebilir veya değiştirilebilir mi? Neyi, nasıl ve ne zaman istiyoruz? Reklam, propaganda, tavsiye vb. İsteklerimizin belirlenmesinde etkili mi?

Bunları da bir zahmet siz düşünün.