Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

İnegöl’ün tarih kokan sokaklarında gezerken, adını duvarlara değil gönüllere yazmış bir Alp'in izleri bugün hâlâ nefes alıyor. Yüzyılların ardından gelen bu sessiz hatıra, aslında bizlere çok şey söylüyor…

İnegöl tarihine biraz dikkatle bakan herkes, şehrin ruhunda Turgut Alp’in izlerini kolaylıkla hisseder. Osmanlı’nın kuruluş döneminin en önemli alplerinden biri olan Turgut Alp, sadece fetihleriyle değil; bıraktığı mirasla da İnegöl coğrafyasının temel taşlarından biridir. Üstelik bu iz, sadece tarihin tozlu sayfalarında değil; bugün mahalle adlarından eğitim kurumlarına kadar yaşamaya devam ediyor.

Osman Gazi devrinin yiğitlerinden Turgut Alp’in yanı sıra oğlu İlyas Bey ve Osman Gazi’nin oğlu Pazarlu Bey’in de İnegöl ile yakın bağları olduğu biliniyor. Bu bağlar, bir dönem sadece birer tarihî kayıt gibi görünse de bugün somut bir kültür mirasına dönüşmüş durumda.

Rivayetlere göre, İnegöl fatihi Turgut Alp sağlığında Gence Köyü’nde kendi adına bir tekke–zaviye yaptırmıştı. Her ne kadar bu tekkeden günümüze mimari bir kalıntı ulaşmamış olsa da, köylüler hâlâ o bölgeyi “tekke” adıyla anıyor. Bu bile, yüzyılları aşan bir saygının göstergesi…

Ben de inceleme gezimde aynı tanıklığı yaşadım. O kayıp tekkenin mimarisi yoktu belki ama adı, hatırası, hissi hâlâ oradaydı.

İnegöl’ün aydın isimlerinden Avukat Mehmed Alemdaroğlu, Osman Kibaroğlu ve eğitimci Numan Kartal’ın öncülüğünde yıllar sonra Turgut Alp’e yakışır bir türbe inşa edildi. Şehrin hayırsever insanları da bu çağrıya kulak verdi ve tarihe güzel bir not düşmüş oldular.

Kendilerine bir borcumuz var: Rahmetle anmak…

Bugün Kenan Kahraman’ın “Geçmişten Günümüze İnegöl” adlı eserinde ve İnegöl Belediyesi Kent Rehberi’nde türbenin fotoğrafları yer alıyor. Bu görüntüler, tarihle bugünün nasıl kenetlendiğinin de adeta görsel bir belgesi.

İnegöl Belediyesi de bu vefayı sadece hatırlarla sınırlı bırakmadı. Kemal Paşa ve Burhaniye Mahallesi’nin yeni gelişen bölgeleri, ayrı bir mahalle statüsü kazanarak “Turgut Alp Mahallesi” adını aldı. Bu adım, hem tarihe saygı hem de gelecek nesillere güçlü bir mesaj niteliğinde.

Mahalle sakinleri de bu isme yakışır bir katkı sunarak görkemli bir cami yaptırdı. Böylece Turgut Alp’in hatırası bir kez daha bir mabette vücut buldu.

Yetmedi…
İnegöl’ün aydınları, Turgut Alp Anadolu Lisesi’ni açarak bu tarihi mirası eğitime de taşımayı başardı. Alperen ruhunun yalnızca geçmişte değil, gelecekte de yaşatılacağına inananlar için anlamlı bir adım…

Ancak işin bir başka yüzü daha var. Turgut Alp’i temsil eden köyler –başta Turgutalp Köyü olmak üzere Paşaören, Süle, Gelene/Kayapınar ve Kıran köyleri– uzun yıllar kapalı bir hayat sürmüş. Yüzyıllarca kışın Uludağ’ın odunuyla, yazın Uludağ’ın karıyla geçinmiş bu köyler, ne yazık ki altyapı, üstyapı,eğitim ve öğretim bakımından geri kalmışlar.

Tarihî mirasa sahip olmak bazen yetmez; o mirası yaşatacak bilinç ve imkân da gerekir.

Bu nedenle bir temennimi paylaşmak isterim:
İnegöl Turgut Alp Mahallesi sakinleri, bu köyleri “kardeş köy” ilan ederek hem kültürel bağları güçlendirebilir hem de bu bölgelerin eğitim ve sosyal gelişimine katkı sunabilir. Çünkü bu coğrafyanın geçmişindeki alperen ruhu, ancak böyle bir dayanışmayla geleceğe taşınabilir.

Bugün İnegöl’ün sokaklarında dolaşırken fark etmesek de; bir mahalle adında, bir okul levhasında, bir türbe duvarında, bir köyün isminde Turgut Alp hâlâ yaşıyor.

Tarih bazen büyük meydanlarda değil; küçük köy yollarında, unutulmuş tekke adlarında ve sessizce yükselen bir caminin gölgesinde nefes alır.

İnegöl, bu nefesi duymaya devam ettiği sürece Turgut Alp’in mirası da yaşayacaktır.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!