Tarih sahnesinde büyük dönüşümler, çoğu zaman küçük bir pınarın kenarında, bir düğün eğlencesinin gölgesinde başlar. Osman Gazi’nin İnegöl seferindeki beşinci aşama, işte böyle bir oyunun perdesini kapatmış ve yeni bir çağın kapısını aralamıştır.

1284 yılından itibaren adım adım ilerleyen Osman Gazi, İnegöl’ün fethi için hazırladığı stratejinin son safhasına geldiğinde karşısında kurnaz bir plan vardı. İnegöl Tekfuru Aya Nikola, Osman Gazi’ye yönelik bir suikast hazırlığındaydı.

Tarihe Çakır Pınarı Vak‘ası olarak geçen bu teşebbüs, yalnızca bir pusunun değil, aynı zamanda bir medeniyet hamlesinin başlangıcı oldu.

Aya Nikola, suikast planını Bilecik ve Lefke tekfurlarının Karakeçili aşiretine duyduğu sempatiyi istismar ederek kurgulamıştı. Zira Ertuğrul Gazi devrinden beri Karakeçililer, her bahar Domaniç yaylalarına çıkarken ağırlıklarının önemli kısmını Bilecik Tekfuru’na emanet eder, dönüşte ise dostane hediyeler sunarlardı.

İşte bu dostluğu kullanarak Osman Gazi’yi ortadan kaldırmayı hedefleyen Aya Nikola, Yarhisar Tekfuru’nun kızı Holafira ile Bilecik Tekfuru’nun oğlunun düğününü suikast için fırsata çevirmek istedi.

Düğün, Bilecik-Lefke yolu üzerindeki Çakır Pınarı’nda yapılacaktı. Osman Gazi, Harmankaya Tekfuru Köse Mihal aracılığıyla davet edildi. Ancak Köse Mihal, davetin ardındaki sinsi planı da Osman Gazi’ye bildirdi. Böylece Osman Gazi, suikasta karşı bir “karşı-baskın” planı hazırladı.

Her yıl eşya dolu sandıkların bu kez silahlı yiğitleri sakladığı, yaşlı kadın kılığına girmiş savaşçıların Bilecik Kalesi’ne sokulduğu bir oyun kurulmuştu.

Aynı anda Çakır Pınarı çevresine Karakeçili savaşçılar gizlendi. Düğün günü geldiğinde kaleler neredeyse boştu; halk eğlenceye akmıştı. Tam da o sırada Bilecik Kalesi’ne giren gizli savaşçılar muhafızları etkisiz hale getirdi ve kaleyi ele geçirdi.

Haberi alan Osman Gazi, işaretini verdi. Çevrede pusuya yatan Karakeçililer düğün alayını bastı. Bu baskında Yarhisar Tekfuru’nun kızı Holafira Osman Gazi’nin eline geçti. Osman Gazi, fırsatı değerlendirdi; vakit kaybetmeden Yarhisar üzerine yürüdü ve kaleyi fethetti. Ardından Turgut Alp’i İnegöl’e göndererek burayı da Osmanlı topraklarına kattı.

1298-99 yılının baharında gerçekleşen bu büyük hamle, yalnızca bir kalenin alınışı değil, bir milletin tarih sahnesine çıkışıydı. İnegöl’ün fethiyle coğrafya vatana dönüştü, aşiret devlete yükseldi.

Çakır Pınarı’nda bir düğün, bir pusu ve bir baskın… Fakat sonuçta doğan şey, yüzyıllar boyunca sürecek bir devletin temelleriydi. Bugün İnegöl’ün sokaklarında dolaşırken belki de bu vak‘anın izleri hâlâ rüzgârın sesinde saklıdır.