“Ben kalksam ve dirilsem, imanımla yücelsem,

İçimdeki benliği, tek tek eritsem…” (Eşref Ziya )

Kalkmak; oturduğumuz yerden doğrulmak, dik duruma gelmek. Kalkmak; uyku halinden uyanıklığa geçmek, gafletten rahmete doğru harekete geçmek. Kalkmak; kıyam etmek, dimdik bir duruş sergilemek. Elif gibi, dosdoğru olmak, eğilip bükülmemek!

Kalkmak; içinde bulunduğun halden rahatsızlık duymak ve toparlanmak. Kalkmak; bedenini ve ruhunu gerçek Sahibine teslim etmek. Kalkmak; cahiliye karanlığını, asr-ı saadete çevirmek. Kalkmak; ahir zamanın sanal dünyasından gerçek dünyaya dönmek. Kalkmak; modern dünyanın yapaylığından, hakiki dünyanın sahiciliğine geçmek…

Peki ya, yeter mi kalkmak, kendimizi bulmaya ve kendimiz olmaya? Gerekmez mi dirilmek? Hay olanın hakkı için kendine gelmek. Dirilmek; hayat bulmak, canlanmak, yaşadığını hissetmek. Dirilmek; ölmüş bedenlerimize, cansız ruhlarımıza anlam katmak.

Dirilmek; günümüzün donuk, ruhsuz halinden sıyrılıp can bulmak. Dirilmek; içimizdeki tüm putları kırarak, özgürleşmek. Dirilmek; nefsimizin benliğinden sıyrılmak, can bulmak, canı olmak, canana yoldaş olmak… Kalkarak kıyama geçen bedenlerimize, dirilerek can suyu vermek…

“ Ey iman edenler, iman edin.”( Nisa; 136) ayetinin dehşeti ile savrulan kimliğimizi bulmak… Kendimize çeki düzen vermek, ikame etmek hayatımızın gidişatını, yön vermek, istikamet üzere olmak, itidal üzere yaşama! Fani hayatın tüm cazibesi, güzelliğine, albenisine rağmen sağlam bir irade ile dimdik, dosdoğru bir duruş sergilemek!

Hayatımızı ikame etmek; dilimizi yalandan, dedikodudan, gözümüzü haramdan, bedenimizi ahlaksızlıktan, ruhumuzu her türlü manevi hastalıkta, kalbimizi de şirkten arındırmak… Benlik elbisemizden sıyrılıp hakikat elbisesine bürünmek.

Kendimizden başlayarak değişmek, yenilenmek, dirilmek, hayat bulmak ve hayatlara vesile olma, Yol açmak kendimize ve bizden sonraki nesillere… Batılın merkezini İSLAMBOL yapan Fatih Sultan Mehmet misali, karanlık çağı kapatıp yeni bir çağ açabilmek… Peygamberi müjdeye nail olmak, adanmak ve gayretle sefer eylemek.

İnandığı dava uğruna can vermek ve canlar kurtarmak. Azmetmek, çalışıp çabalamak, ihlasla, bıkmadan usanmadan, yenilsek de yensek de hak davayı omuzlamanın şuuruyla cihat eylemek…

Bir duruş, bakış, tavır sergilemek, mümince bir hali kuşanmak. Bize düşen samimi bir niyetle yola çıkmak ve yoldan vazgeçmemek. Gerisi Kâinatın yegâne Sahibinin takdiri. Yol yürüyene nasip olur, sefer ise zafere kim bilir. Biz bize düşenin derdinde olalım yeter…

Sözün özü; “ Yol O’nun varlık O’nun, gerisi hep angarya,

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk SAKARYA!

( Necip Fazıl KISAKÜREK)

Sevda ÇEVİK