Gerek yaşadığım şehirde gerek ise ziyaret ettiğim veya gezi düzenlediğim şehirlerde yaya olarak dolaşmaya çalışırım. Bana göre kaldırımlar bir şehrin nereye gittiğinin önsezisidir. Yaşadığımız yerin sosyal yapısını ve sorunlarını analiz etmek istersek, kaldırımlar birçok işaret vermektedir. Kaldırımlarda dolaşarak; şehrin ekonomik yapısı, şehrin eğlence kültürü, şehrin asayiş durumu, şehrin yerel yönetim çalışkanlığı, şehrin yemek kültürü vb. alanlarda ilk izlenimleri elde edebiliyoruz. En basit şekli ile bir şehirde yerlerde çöp yoksa, belediye bu anlamda iyi çalışıyordur, insanlar temizlik kültürüne sahiptir, yere çöp atanlara tepki gösterildiği için küçükten bu anlamda bir endişe ile eğitimler kazanılmıştır gibi tahminler yapabiliriz. Ancak kesin olan şu ki sokakların temiz olması çoğunluğun bu anlamdaki ehemmiyetinden kaynaklanmaktadır. Yoksa sadece belediye görevlilerinin veya şehirden birkaç kişinin, genel anlamda "temiz şehir" izlenimi vermeye gücü yetmez.

Güzel bir şehirde yaşamayı her birimiz ister. Bunun kolay yöntemi güzel bir şehre taşınmaktır. Ancak Müslüman'a yakışan şekli bulunduğu şehri güzelleştirme gayretine girmesidir. Peygamber Efendimiz (sas) kendisinden nasihat isteyen Ebu Berze'ye (ra): "Müslümanların yolundan onlara sıkıntı veren şeyleri kaldır." diye buyurmuştur (1). Bu hadisi çevre temizliğinde kullanıyoruz ancak Müslümanlara sıkıntı veren sadece yerdeki çöpler, kaldırımdaki alışveriş sepetlerinin engeli gibi konular değildir. İnsanlara sıkıntı veren birçok konu var. Bana göre yaşanabilir ve yürüyüş yapılabilir şehir için yerlerde çöplerin olmamasından daha da önemlidir ve de tamamen bizim elimizdedir; konuştuğumuz dil! Yerlerdeki çöplerden daha iticidir, namusa dil uzatmak, şerefi ayaklar altına almak, lanetler okumak, hakaretler etmek. Yerdeki çöpün çocuklarımıza vereceği zarardan daha büyüktür, çocuklarımızın asla duymaması gereken küfürleri duyması. Küfürlü konuşan kardeşlerimizin çoğu ne kadar sıklıkta küfür ettiğinin bile farkında değil. Çünkü karşıdaki yüzde ağzından çıkan kötü söze karşı bir tepki görmüyor. Sokakta yürürken onun sövmesinden rahatsız olan insanları fark bile edemiyor. Yere çöp atan bir kardeşimize nasıl uyarı yapmamız gerekiyorsa küfür ederek dolaşan bir kardeşimize de uyarı yapmak zorundayız. Aksi halde sokakları çöp dolu olan bir yerde yere çöp atmak nasıl dikkat çekmiyor ve fark edilmiyorsa; sokakları küfür ederek dolaşan insanların yoğunlukta olduğu şehirde bu ağzın yerleşmesi de dikkat çekmeyecektir, göze batmayacaktır.

Bazımız tuttuğu takımın formasını giyer temsil etmek ister. Bazımız sempati duyduğu partinin rozeti takar temsil etmek ister. Sevdiğimiz ve gurur duyduğumuz kesimi temsil etmeyi seviyoruz doğal olarak. Peki ya Müslüman olmak? Müslüman olmaktan gurur duyuyor muyuz? Müslüman olduğumuzu temsil etmek ister miyiz? Müslüman olduğumuzu temsil etmenin yolu sadece sakal ve tesettür diye düşünürsek büyük bir yanılgıya düşeriz. Peygamber Efendimiz (sas): " Mümin, insanların şerefine saldıran, lanet okuyan, çirkin konuşan ağzı bozuk kişi değildir." buyurmaktadır (2). Çirkin söz söyleyen Mümin değildir anlamı çıkmaz hadisten ancak güzel söz söyleyen ağzından çirkin söz çıkmayan "Mümini" temsil eder anlamı çıkar bu hadisten. Bir futbol takımı taraftarı olmaktan daha çok önemli ise Mümin oluşumuz temsil etmeye gayret etmeliyiz. Diğer Mümin kardeşlerimizi de bu anlamda uyarmayı görev bilmeliyiz.

Bu konuda uyarı yapma ihtiyacı hissettiğim bir diğer konu var. Küfürlü konuşmak, sövmek diye tabir ettiğimiz cümlelerde genelde kişilerin annesine karşı aşağılık cümleler kullanılır. Ne kadar kötü bir kişi olursa olsun bir insanın annesi üzerinden hakaret etmek herhalde kaldırımdaki bir fosseptik çukuru ile bile tarif edilemez. Bir insanın annesinin namusuna hakaret etmek, hatta iftira atmak, hatta ve hatta zina iftirası atmanın nasıl bir felaket olduğu hakkında ciddi endişe duymalıyız? Rabbimiz: "İffetli kadınlara zina isnat edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış kimselerdir." (3) buyurmaktadır. "Kardeşim o küfürler ciddi anlamda söylenmiyor, sadece dudak alışkanlığı" derseniz; "nikahlımıza öylesine, şakasına -boş ol- diyemeyiz. Öylesine, şaka ile -ben Müslüman değilim- diyemeyiz. Müslüman, üzerinde vebal bulunan söylemlerin şakası ile dinine riske etmemelidir" derim ben de. Bizim Peygamberimiz (sas) helak edici 7 şeyi ashabına sıralarken: "Allah'a ortak koşmak, sihir yapmak, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymak, faiz kazancı yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında savaştan kaçmak, namuslu, kötülüklerden habersiz Mümin kadınlara zina isnadında bulunmaktır." (4) diye buyurmaktadır. Şirk koşmak gibi, Faiz yemek gibi, Yetim hakkı yemek gibi büyük günahlarla birlikte sayılan zina iftirası bizim "sözün gelişi" diye geçiştirebileceğimizi bir boş boğazlık olamaz.

Dinimizin formasını, dinimizin rozetini takmak bir şey ifade etmez. Müslümanlığımızı yaşayarak temsil etmeliyiz. Güler yüzlü, tatlı dilli olmalıyız. Geçtiğimiz yerde insanların tebessümüne vesile olmalıyız. Tüm insanlığa karşı merhameti olan tek Allah'ın (cc) yeryüzündeki halifesi olan bizler o temsiliyette olmalıyız. Rabbimizin rızasını kazanma gayretinde olan bizlerin her anı değerlendirmesi gerekiyor. Sokakta yürürken, konuşurken, selamlaşırken sözlerimize dikkat etmeliyiz. Peygamber Efendimiz (sas): "Yumuşak söz sadakadır." (5) buyurmaktadır. Rabbimiz :" Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir)." (6) buyurmaktadır. Tatlı dil, başa kakılan bir bağıştan bile daha Sadakadır. Akademik kariyer için yapılan bir imtihanda her dakika çok önemlidir. Soruları yetiştirmek için her anı düzgün kullanmalıyız. Bu dünya imtihanında zaman çok daha önemlidir. Yürürken, konuşurken, selamlaşırken, bir yere giderken bile sevap haznemizi doldurabiliriz. Gelin kılık, kıyafetimizle olduğu gibi yaşantımızla da İslam'ı temsil edelim.

Sözün bir gücü var. Sözün bir kuvveti var. Yunus Emre'nin: "Söz ola kese savaşı söz ola bitüre başı Söz ola agulu aşı balıla yağ ide bir söz" söylediği gibi söz bize huzur da verir, huzursuzluk da. Söz bizi cennete de götürür, cehenneme de. Rabbim dilimizden çıkanların, rızasına uygun olanlardan olmasını nasip etsin. Rabbim "tatlı dil, güzel söz ve güler yüz" formasını giyerek tarafımızı belli etmeyi bizlere nasip etsin. Dilimiz ile cenneti kazananlardan olmayı bizlere nasip etsin. Allah'ın (cc) kulu, Ümmet-i Muhammed'den, kardeşiniz İlyas...

1. Müslim, Birr 131,132

2. Tirmizi, "Birr", 48

3. Nur suresi 4. Ayet

4. Buhari Hudud 44

5. Buhari Edep -34

6. Bakara suresi 263. ayet