Yetmişli yıllar İnegöl Ortaokulu, yazılıların klasik yapıldığı, yazılı sorularının sınavın başında öğretmenlerce okunup öğrenciler tarafından da yazılı kağıtlarına yazılıp sonra sınava geçildiği günler. Doğal olarak konu sınav olunca da herkesin acele ettiği dakikalar.

Öğretmen soruyu okudu, devam edecek “İki nokta üst üste.” dedi,  bir öğrenci seslendi “Hocam ben iki noktayı alt alta yaptım mahsuru olur mu?” “Yok oğlum ne fark edecek?”  dedi ki sınıfta gülüşmeler başladı.

İLK AYAKKABINI BANA YAP

Kahramanımız Metin Özçiftçi 1955 İnegöl  doğumlu olup ilkokul eğitimi sonrası Merhum Fevzi Şabanlar Ustanın yanında başladığı kunduracılık mesleğini çıraklık ve kalfalık olarak da aynı ustada sürdürmüş.

Kendi başına ilk ayakkabısını yapacak seviyeye ise 1974 yılında gelmiş. O dönem İnegöl cemiyet hayatının önemli isimlerinden Mehmet Özsaraç da ustasının bir dostu olarak dönem dönem dükkanı ziyaret edermiş.

Bu ziyaretlerin birinde Mehmet Özsaraç’ın “Oğlum aklında olsun ilk ayakkabını bana yaparsın” teklifi ile karşılaşmış. Kendi başına yapacağı ilk ayakkabısını ilçede herkesin sevgi ve saygısını taşıyan ayrıca kendisinin de çok sevdiği bir kişiye yapacak olmak tabii ki mutlu etmiş Metin Ağabeyi.

Zamanı gelince, özene bezene yaptığı ayakkabıyı, amcamıza sunmuş. O dönem ayakkabı tabanına uygulanan bir teknikle ayakkabılar yürürken hışırtıya benzeyen bir ses çıkarırlarmış. Amcamız dükkan içinde dolaşarak ayakkabıyı denerken, Metin Ağabey de ayakkabıdan o sesin çıktığını da duyunca oldukça rahatlamış.

Derken amcamızın sesi duyulmuş.“Çok güzel olmuş, eline sağlık, borcumuz ne kadar.” Metin ağabey çekine çekine “Yedi buçuk lira amca.” demiş. Amcamız gülümsemiş “Oğlum hakkını istesene” Metin ağabey sesini çıkarmamış. Amcamız teşekkür etmiş, yirmi lira da para uzatmış, ayakkabılarını almış gitmiş.

Aynı serüveni yaşamış, yani çıraklık, kalfalık, ustalık süreci içinden gelen birçok kişide benzer bir hatıra vardır. Mesleğine göre; ilk ayakkabı, ilk traş, ilk elbise, ilk yorgan gibi. Bu gibi örnekler kuşaklar arası, sosyal sınıflar arası birçok güzel mesajı da içinde barındırmaktadır.

Kendi adına iş yapmaya başlayacak bir kişinin özgüven kazanmasından tutun da, ayakkabıyı yaptıran yaşça büyük, tanınmış bir kişinin kendi sosyal çevresinde “Ayağımdaki ayakkabıyı Metin kardeşimiz yaptı, güzel de yapmış” şeklindeki bir sözcüğün bir başka kişi tarafından yeni bir ayakkabı teklifini de getirmesi muhtemeldir.

Yıllar sonrasında bile hatırlandığında insanı o günkü gibi mutlu edecek bir davranış. Görüldüğü gibi İnegöl insanı, değerli olmayı da, değerli yapmayı da çok iyi biliyor.

İLKOKUL BİTİRME SINAVI

Seksenli yıllara kadar ilçemizde ilkokulu dışarıdan bitirme imtihanları birkaç yılda bir olurdu. Bugünkü adıyla diploma, o dönemdeki adıyla şahadetname ihtiyacı olanlar bu sınavlara girerek diploma sahibi olmaya çalışırlardı.

Gece bekçiliği, müstahdemlik, odacılık, Tekel işçiliği gibi kamu görevlerine girmek, ehliyet alabilmek ve daha başka nedenlerle de diploma almak isteyenler için bu sınavlar fırsat bilinirdi.

Büyük bölümü hiç okul ya da sınav görmemiş insanlar kendi çabalarıyla okuma yazma öğrenirler sınava girerlerdi. İlginç şeyler de yaşanırdı tabii ki.

Yine böyle bir sınavda yeraltı zenginliklerimiz sorulmuş, çarşı esnafı amcamız da bu sorudan patates, havuç, şeker pancarı gibi toprağın altında büyüyen bitkiler soruluyor anlamını çıkarmış öyle cevaplamıştı.

TURHAN ŞAHİN'İN ÖYKÜ TADINDA İNEGÖL isimli eserinden düzenlenip yayına hazırlanmıştır.