Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

Tarih, sadece saraylarda yazılmaz. Anadolu’nun köylerinde, mezralarında, vakıf kayıtlarında da bir milletin maneviyatı, sosyal adaleti ve kültürel zenginliği saklıdır.

İnegöl’ün köylerine serpilmiş vakıflar, sadece maddi değil, aynı zamanda manevi mirasın da taşıyıcısıdır. Bu yazıda, İnegöl’ün 16. yüzyıla uzanan derin vakıf geleneğini, kurucularının kimliğinden vakfiyelerinin toplumsal fonksiyonuna kadar ayrıntılarıyla ele alıyoruz.

Sultanbaht Hatun ve Tacî Hatun: Kadın Vakıf Kurucularının Sessiz İzleri

İnegöl-Tokuş Köyü, bir dönem Osmanlı’nın önemli devlet adamlarından Sadrazam Beyazıt Paşa’nın özel mülküydü. Vefatının ardından bu topraklar, kızı İl Aldı Hatun’a intikal etti. Onun vefatından sonra ise mülkiyet, torunları Sinan Bey, Mehmed Çelebi, Tacî Hatun ve Sultanbaht Hatun arasında pay edildi. İlginçtir ki bu ailenin kadınları, kendi hisselerini cami ve mescitler için vakfederek vakıf geleneğine katkı sundular. Mehmed Çelebi, Sultanbaht Hatun’un hissesini satın alarak Bolu’da yaptırdığı camiye vakfetti. Tacî Hatun ise kendi payını Edirne’deki mescidine vakfeyledi. Bu durum, Osmanlı toplumunda kadının vakıf kurucusu olarak da yer alabileceğini gösteren önemli bir örnektir.

Şeyhlerin Ziyaretgâhları ve Hayır Ocakları: Maneviyatın Taşlara Yansıyan İzleri

İnegöl’ün kırsalında yer alan zaviyeler ve şeyh vakıfları, halkın sosyal ve manevi yaşamını şekillendirmiştir. Maden/Kırmiç Köyü yakınlarındaki Conkaraoğlu Şeyh Ali Zaviye Vakfı, yoldan geçen gariplere ve madende çalışanlara hizmet veriyordu. 1520 yılında 160, 1573’te ise 190 akça gelirle kayıt altına alınmıştı.

Şeyh Emir Hacı Çiftliği Vakfı, Süpürtü Köyü'nde yer alır ve o köyde görev yapan imam tarafından tasarruf edilirdi. 1520 ve 1573 kayıtlarına göre çiftliğin yıllık geliri 210 akçaydı. Bugünkü karşılığıyla küçük ama istikrarlı bir gelir kapısıydı.

Şeyh Musa Zaviye Vakfı ise Eymür Köyü’nde bulunur. II. Bayezid tarafından Şeyh Musa’ya tahsis edilen bu mezraa, beş müd tohumluk kapasitesiyle üretim yapıyor, 150 akça gelir sağlıyordu.

Develi Çiftliği olarak da bilinen Şeyh Hayrânî Zaviye Vakfı, Sultan II. Murad’ın hayır eliyle kurulmuştu. Şeyh Hayran’ın sağlığında ve ölümünden sonra ailesi tarafından vakfiye şartlarına sadakatle kullanılmıştı. 450 akça yıllık geliriyle bölgenin hatırı sayılır vakıflarından biriydi.

Yeğân Gâzî Türbe Vakfı: Bir Askerin Adına Kurulan Ebedî Hatıra

Kurşunlu Kasabası’nda halk arasında “Bakmaca Dede” olarak anılan yatırın ardında, aslında Osmanlı ordusunun yaya birliğinden bir neferin, Yeğân Gâzî’nin hatırası yatmaktadır. Bu türbe, Mühtedî Sarı İshak Paşa tarafından Bari-Oğlu çiftliği satın alınarak vakıf haline getirilmiştir. 320 akça geliriyle türbenin bakımı ve hizmetleri sürdürülmüştür. Türbe, halk arasında hâlen ziyaret edilmekte ve manevi huzur arayanların durağı olmaya devam etmektedir.

Geçmişin Hayır Kapıları Bugünün Sessiz Tanıklarıdır

Bu vakıflar, sadece arşivlerdeki birer kayıt değil, İnegöl’ün tarihî, sosyal ve kültürel ruhunu taşıyan canlı tanıklardır. Kadınların, şeyhlerin, askerlerin ve devlet adamlarının hayırla kurduğu bu yapılar; adaletin, paylaşımın ve dayanışmanın izlerini günümüze taşır. Bugün bu vakıflardan geriye kalanlar, bize geçmişin bilinmeyen yönlerini ve ihmal edilmiş kahramanlarını anlatıyor. Sessiz sedasız varlıklarını sürdüren bu yapılar, belki de bir gün yeniden diriltilecek sosyal adaletin tohumlarıdır.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!