Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
İnegöl’ün geçmişine ışık tutan vakıf kayıtları, sadece birer mülkiyet belgesi değil, aynı zamanda Osmanlı’nın stratejik aklının, hayır anlayışının ve şehircilik vizyonunun da şifrelerini barındırıyor. Yıldırım Bayezid’den Beyazıt Paşa’ya kadar birçok devlet adamının bölgeye bıraktığı izler, İnegöl’ün Anadolu ile kurduğu köprü rolünü pekiştiriyor.
Osmanlı'nın dördüncü padişahı Yıldırım Bayezid, sadece büyük bir komutan değil, aynı zamanda Bursa ve çevresine dair derin bir stratejik görüşe sahip bir devlet adamıydı. Babası Murad Hüdavendigâr hayattayken bile İnegöl ve Kütahya bölgelerinde etkin roller üstlenen Bayezid, özellikle Bursa'nın Orta Anadolu ile olan bağlantısındaki en önemli geçitlerden biri olan İnegöl’ü adeta bir kilit nokta olarak görmüştü.
İnegöl’ün iki önemli geçidi —Ahî Derbendi ve Domaniç Derbendi— üzerinden kurulan bu bağlantılar, sadece askeri ya da ticari değil, aynı zamanda kültürel ve dini bir yapının da taşıyıcısı olmuştur. Bayezid, bu stratejik kavşakta, Kurşunlu Kasabası’nda, tarihi İpek Yolu ile Mezit Boğazı’ndan gelen Posta Yolu’nun kesiştiği noktaya bir mescid ve zaviyeli bir kervansaray inşa ettirmiştir. Böylece hem tüccarlar için güvenli bir konaklama hem de yolcular için dini bir merkez inşa edilmiş oluyordu.
Yıldırım Bayezid’in bu yapılar için bıraktığı vakıfların başında Susığırlık (Alibey) Köyü ve Kulbâr (Kulyâr) Köyü gelir. 1520 ve 1573 yıllarına ait kayıtlar, Alibey Köyü’nden 4160 akça, Kulyâr Köyü’nden (Geyikli Baba ile birlikte değerlendirildiğinde) ise 2178 akça yıllık gelir sağlandığını gösteriyor. Ayrıca İnegöl şehir merkezindeki Yıldırım Cuma Camii için, Sinan Bey Hamamı’nın kuzeyine inşa edilen Yıldırım Hamamı’nın geliri tahsis edilmiştir. Bu tesisin yıllık geliri ise 1520 ve 1573 tahrirlerinde 1560 akça olarak kayıtlıdır.
Bir diğer dikkat çekici isim ise Beyazıt Paşa’dır. Çelebi Mehmed’in veziri, Sultan II. Murad döneminde de görevini sürdüren Beyazıt Paşa, kardeşi Hamza Bey gibi hayır eserleriyle anılmıştır. Bursa’daki hayrî faaliyetlerine kaynak sağlamak amacıyla İnegöl bölgesinde Halalca (Mecidiye), Karalar (Fedalar) ve Şehitler (Doma/İlaslan) köy ve mezraalarını vakfetmiştir. Bu yerlerin toplam geliri, 1520 ve 1573 kayıtlarında 4889 akça olarak tespit edilmiştir.
İnegöl çevresindeki bir diğer vakıf da Conkaraoğlu Şeyh Ali Vakfı’dır. Maden (Kırmiç) Köyü yakınlarında kurulan zaviyeye ait bu vakıf, tek bir çiftlikten ibarettir. 1520 yılında 150 akça olan yıllık geliri, 1573 yılında 190 akçaya yükselmiştir. Küçük gibi görünse de bu tür vakıflar, Osmanlı'nın taşra organizasyonundaki dini yapılanmanın temel taşlarını oluşturmuştur.
Bu vakıflar, yalnızca dini hizmetlerin sürekliliğini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda bölgenin ekonomik ve sosyal dokusunu da şekillendirmiştir. Bugün İnegöl’ün köylerinde hâlâ yaşatılan vakıf kültürü, aslında yüzyıllar öncesinin bu derin izlerini taşımaktadır.
Her akça, yalnızca maddi bir değer değil, aynı zamanda bir idealin, bir stratejinin ve bir inancın simgesidir. İnegöl, bu yönüyle, Osmanlı’nın vakıf medeniyetinin yaşayan bir timsali olmaya devam etmektedir.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!