İnegöl’de ki mezarlıkları tek tek gezdim.
Kabirleri saydım. Uzun bir hesaplama yaptım.
Toprağın altındakiler üstündekilerden çok olduğu sonucuna vardım.
Hepimizin bir yakını, bir sevdiği o derin sükûnetin içinde yatıyor.
Kimi, yaptıklarıyla cennet bahçesinde bir huzur içindeydi.
Kimi ise cehennem çukurunda tarifsiz bir pişmanlık yaşıyordu.
Mezarlıklar pişmanlıklar köyü gibidir.
Orada yatan herkes, şüphesiz pişmandır.
Cehennemlikler; neden iyi işler yapmadıkları ve kötü yollara saptıkları için.
Cennetlikler ise; neden daha fazla iyilik yapıp, daha yüksek mertebelere ulaşmadıkları için.
Mezarlıklar, aslında bir şehrin;
En kalabalık, en sessiz, en pişman ve en dürüst mahalleleridir.
Hayatın özeti orada sergilenir.
Biz, mezarlıkların yanından her gün geçiyoruz.
Son durağımız olduğunu bilmemize rağmen, onu görmezden geliyoruz.
Sanki biz, ölümsüzlük iksirini gizlice içmişiz.
Sanki talihsizler ve yaşlılar ölüyor.
Tüm enerjimizi, toprağa götüremeyeceğimiz hırslara harcıyoruz.
Oysa yanımıza alabileceğimiz tek azık, bu dünyada ektiğimiz iyiliklerdir.
Bu satırları okuyorsak;
Demek ki hala nefes alabiliyoruz.
Bizim için bir şans daha var demektir.
Hayatın akışı bizi ne kadar yorsa da;
Hırs, öfke, inat, gurur ve nefsin arzuları gibi zehirleri bir kenara bırakalım.
Kalbimizdeki kin, nefret, kızgınlık ve kıskançlık hastalıklarının yegâne şifası;
Sevgi, merhamet, adalet, dürüstlük, iyilik ve affetmektir.
Hadi, hiç tereddüt etmeden:
Kalbini kırdığımız, hakkını yediğimiz kimselerden helallik isteyelim.
Bu soğuk günlerde ihtiyaç sahiplerini ısıtalım.
Bir sofraya sıcak aş olalım.
Yetimlerin dualarında yer alacak bir hayır işleyelim.
Bir Bismillah çekip, hayatın manevi merkezlerine koşalım.
Unutmayalım ki, bu dünyayı ve bizi ancak ve ancak iyilik kurtarır.
Hepinize iyilik dolu bir hayat diliyorum.
Selam ve dua ile…