Nefs kendi demek, nefsim kendim demek, nefsaniyet kendilik demek. Kendimi tam olarak bilemem. Var oluş anının beniyim, yepyeni bir zuhurum, şu anda neysem oyum diyebilirim. 1962 yılında ana rahmine düşüp 1963 yılında doğduğumu, cisim elbisesini üzerimden ölümle çıkarsam da ebedî bir varoluş imkânı taşıdığımı, sonsuzluğumu idrak edemeyeceğim için kendimi kesin anlamda tanımlayamayacağımı söyleyebilirim. Çünkü benliğim dipsiz bir karanlıktır. Birey bilincim kendilik, kişilik, kimlik aşamalarıyla oluşuyor.

Meleklerdeki Hakk vergisi ferdiyet bilinci bende önce birey bilinci olarak kuruluyor. Çevrem bana bu doğrudur, şu eğridir diyerek dengede durmayı öğretiyor. Aslansın, kaplansın, yaparsın, edersin diyerek bende ben bilinci inşa ediyor. Bu bilinç benim yürümeyi öğrenmem için bir dayanaktır. Bu dayanak yürüyünceye dek bana nimettir. Lakin yola koyulabileceğim dengeye kavuşunca o dayanağı atmalıyım. Aksi durumda bulunduğum konumun hızını bulamam. Çünkü temel dayanağım denge olmalıdır. Dengemi bulursam başka dayanaklar bana yük olur. Bu nedenle beni ayakta tutan ön yargılarım, çevremdeki değer yargıları başka bir söyleyişle iç, dış duvarlarım âkil bâliğ olunca beni kuşatan hisarlar olmaya başlar. Özgürleşemezsem korunmak için bu hisarlara ölünceye dek muhtaç kalırım.

Yaşamak kimlik inşası için iskele kurmaktır. Sağlıklı bir yapı inşa etmek için iğretisinin temeline kadar yıkılması gerekebilir. Sonra sert ve düzeltilmiş bir yerde sağlam bir temel atılır, iskele kurulur. İskele yükseldikçe yapı yükselir. Yapı tamamlanınca iskele sökülür. İskelenin kutsandığı bir dünyada ne kişilik yapımız kendisini gösterebilir ne gerçek bir kimlik kazanabiliriz. Adı olsa olsa iskeleli yapı olur.

Kendimi bir eksen üzerinden tanımlayabilirim. Bu eksen ya haktır ya batıldır. Hakkaniyet üzere oluşan birey bilincine ferdiyet, butlaniyet üzere oluşan birey bilincine enaniyet denir. Ferdiyetle alacağım kimlik Müslüman kimliği, enaniyetle alacağım kimlik Kâfir kimliğidir. Ferdiyetle rabbımın kim olduğunu, enaniyetle rabbımın kim olmadığını bildireceğim. Üzerinden kendimi anlatmak için tasavvur ettiğim kurmaca karakterlerin kendilikleri benim açılımlarımdan başkası olmadığı gibi kendim de Hakk’ın açılımlarından bir açılım olmaktan başka bir şey değilim. “Nefsini bilen, rabbını bilir.” sözü bu bağlamda anlaşılabilir.

Hasan Şahin Akta