Urfa Halil İbrahim Peygamberin şehri, Balıklı Göl, camiler, yeşillikler ve kebabın damağımızla buluşması... Bediüzzaman Said Nursi’nin ilk gömüldüğü yer, İbrahim as doğduğu mağara, yukarıda mancınığın iki sütun direği, hava sıcak çıkmak istemiyoruz.

Hava çok sıcak ve büyük camiinin serin atmosferinde herkes ayaklarını kıbleye uzatmadan uygun pozisyonda dinlenirken bir iki grup da kendi arasında muhabbete dalmış.

Şimdi sıra M.Ö. 10 veya 12. asırdan kalma ve o tarihlerden haber veren Göbekli Tepe. “Dünyada dinlerden önce pagan/putperest inanışı vardı.” diyenlerin çuvalladığı bir mekana gidiyoruz.

İskender Pala’nın “Akşam Yıldızı” isimli romanında İdris Aleyhisselam'ın talebelerinden bazı müminlerin inşa ettiği bu tarihi mekanı ziyaret ederek kendimizi şanslı hissediyoruz.

Üstü gergin brandayla örtülmüş, içinde dairesel oyulmuş küçük bölümlerdeki taşların üzerinde hayvan figürleri bulunan ve avcı insan neslinin inşa ettiği ilk yerleşim yeri Göbekli Tepe. Ağaçtan yapılmış çevre yolundan yürüyoruz yorgun argın ve atıyoruz kendimizi minibüse.

Ayrılıyoruz oradan ve Adıyaman'a doğru çeviriyoruz direksiyonu. Yollar kayıyor tekrardan dönen tekerlerin altından. Yakışıklı oğlum her seferinde direksiyonu çeviriyor, nevigasyonunun işaret ettiği yöne doğru. Adıyaman'ın ortasından geçen ana cadde üzerinde her trafik lambasında gözlerimiz daha çok kırmızıyı görüyor.

Depremin izlerini en belirgin haliyle yıkılan ve yerine inşa edilen evlerden seyrediyoruz. Yaklaşıyoruz hedef Kahta... Orada geçen sene birlikte çalıştığımız, yurtta nöbet tuttuğumuz, kıblenin yönünü tartıştığımız, dernekte balıklı sohbetler dinlediğimiz, zeki oğluyla masa tenisi oynadığımız, kızına sohbetler yaptığımız aynı tarihi şuuru beslediğimiz Enver hocamıza misafir olduk.

Hazırlanmış güzel yemeklerden ikram ediyor oğlu Tarık ve üç kızı ziyaretimizden memnun, yine konuşuyoruz, merak ettiği öğretmenleri, öğrencileri soruyor hal hatır babında. Birlikte çalıştığımız insanlar hakkında, tarih konusunda dertleşiyoruz.

“Nemrut dağına çıkmayın, yollar bozuk, hava sıcak!” nasihatine uyuyoruz. “Ancak Safvan Bin Muattal isimli sahabeye mutlaka uğrayınız giderken” sözünü de yolumuzu 17 km. uzatarak tutuyoruz.

Samsat ilçesi sınırlarında bulunan bu mübarek şahsın kabri üzerine büyük bir türbe yapılmış. Hemen ileride kuş uçmaz kervan geçmez denilen yüksekçe bir tepede İstanbul’daki “selatin camilerine” benzer çifte minareli güzel bir cami inşa edilmiş.

Etrafta herhangi bir yerleşim yeri de bulunmadığı için boşuna yapılmış diyecektim ki “dün akşam araba park edecek yer olmadığını” öğrendim camiyi temizleyen abimizden.

Oğlumun duygulandığını hissediyorum ve seviniyorum. Peygamber (sav)’i görmüş böyle insanların huzurunda hislenmesi hoşuma gidiyor. Rabbim yollarını ona yol eylesin.

AHMET TAŞTAN