Ahmet Taştan'ın köşe yazısı

Bu gençleri ne hale getirdiler? Günlerdir gençler çıldırıyor? Aslında seçim sonucunda zaferle çıkacağını algısına kapılmış sayıları mahdut gençlik. “Nasıl olur da cumhurbaşkanına oy verirsiniz” diye hakaret dolu çıldırma hareketleri.

Öyle sinirlenmiş ki zavallı saçını başını yolarak: “Akıl izan almıyor? Hiç mi aklınız çalışmıyor?” diye terbiyesinin(!) müsaade ettiği kadar büyük bir  seçmen kitlesine, milletin yarısına ağza alınmayacak laflar söylüyorlar.

Bu psikolojiyi anlıyorum. Ben de genç olduğum günlerde (hâlâ gençsin hocam, diyenleri duyar gibiyim) tek bir gazeteye abone olmuştum. Her gün aynı kaynaktan çıkan haberleri okuyor, aynı yazarlardan heyecan devşiriyordum. Militan bir ruhla mitinglere katılıyor,  siyasetle yakından ilgileniyordum.

Memleket meseleleri, matematik sınavı kadar önemliydi bizim için. Ortaokulda Arapça derslerimize giren ve bizlerin yetişmesinde büyük tesiri olan rahmetli Hikmet Hocamızla köy demeden, kasaba demeden toplantılarına gidiyordum.

Yüklemde birinci şahıs olarak (yaptım vb.) desem de biz sağlam çocuklardık arkadaşlarımla. Tüm arkadaşlarla gümbür gümbür iktidara geleceğimizi düşünüyordum.

Büyük mitingleri bile televizyondan izleyemediğimiz o yıllarda nasıl da inanmıştım. Seçim sonuçları açıklandığında %6 oy aldığımız vakit bir nebze sarsıldım.

Hani biz Hak idik, hani bu ülkenin %99’u Müslümandı. Allah diyen, Peygamber diyenler olarak dinimizin kurallarını toplumda rahatça yaşayacaktık. Bu imkanı sağlayacak birilerini yönetici yapacaktık. Müslümanlar siyaset yapıyor ve idareci olmaya çalışıyordu. Neden bin yıldır İslam’ın sancaktarlığını yapan bu necip millet desteklemiyordu.

O zaman kandırıldığımı hissettim, desem yanlış olacak ama bir nebze bu duyguyu yaşadım. Yani çıldıracak gibi olmak duygusu.

Çünkü o zamanlar başka haber kaynaklarını incelemiyor, araştırmıyor ve toplumu okumayı bilmiyorduk. Sadece bize yön verenlerin dediğini tekrarlıyorduk.

Anket sonuçları da yoktu o zamanlar hatırladığım kadarıyla. Seçimlerde bir mucize bekliyorduk. Allah herkesin kalbini değiştirecekti, öyle inanıyorduk.

Ama Allah’ın tabiata koyduğu yasalar olduğu gibi toplum içine koyduğu yasalar da söz konusuydu. Evet, Peygamber Efendimiz: “Nasılsanız öyle idare olunursunuz” buyurmuştu.

Ama biz Müslüman Türk toplumunun İslam dinine aykırı karar verecek kişileri idareye getireceğini inanamıyorduk. Heyecan ve tek yönlü okuma bizi hüsrana uğrattı.

Bu genç kızın kamera karşısına geçip isyan etmesini anlamaya çalışıyorum lakin depremzedelere söylediği kelimeleri kaldıracak yürek yok bende.

“Çocuktan al haberi” der atalarımız. Dolayısıyla yüksek dozda algıya maruz kalmış bu gençlik, ahlakî kuralları hiçe sayarak hem Cumhurbaşkanına hem ona oy verenlere hem de mağdur insanlara bu şekilde hakaret etmesi, bir kısım insanların yüreklerinde sakladıkları kin ve nefretin bir göstergesidir.

Şimdi Türkiye Yüzyılında herkesin kazanabileceği bir seçim sandığı duruyor önümüzde. Kendi kanaatleri olmadığı halde, zorlama bir şekilde yapıştırılmış ayna misali çatlakları belli olanlar dağılmaya zaten mahkumdur.

Doğru zaman doğru adam cümlesi bize istikameti gösteriyor aslında. Nefretle oy kullanmak yerine muhabbetle ülkenin geleceğine yönelik kanaatler belirtmek oy kullanmak, her seçmen vatandaşın hakkıdır.

Pazar günü herkes bu hakkı, hakkıyla kullanmak amacıyla sandıklara koşacaktır diye umuyorum.