Okuyan, düşünen bir edebiyat öğretmeniyim yeni öğretim yılına hazırlanan. Kırtasiye masraflarım yok. Yeni kıyafetler de almayacağım. Benim hazırlığım gönül ve zihin çerçevesinde.
Geçenlerde yazarın biri, çok güzel bir ifade kullanmış, beğendim. Bu sene derslerimde “bu kavram” üzerinden konuları işlemek istiyorum.
Gök vatan, mavi vatan hatta siber vatan gibi kavramların ilhamıyla “manevi vatan” kavramını inşa etmiş. Bu kavram sayesinde gençlerimizin içinde bulunduğu maneviyat boşluğunu doldurmak ve onlara dillerinden bir çırpıda söyleyip de içeriğini yeterince bilmedikleri “biz de Müslümanız” kelimesinin içini doldurmak anlamına geliyor bence.
Edebiyat dersini bu çerçevede nasıl değerlendirebiliriz diye düşünürken öğrencilerime “proje ödevi” olarak bazı konular tasarladım.
“Manevi vatanı” inşa etmek için öğrencilerin zihni “vahiyle” muhatap olması gerekiyor. İlahi olanla; içinde yaşadığı hayatı örtüştürmesi için bir takım bilgilere sahip olması ve ona da hakikatli bir şekilde “iman etmesi” gerekir düşüncesi üzerinden yürümek istiyoruz.
Bu çerçevede “edebiyat ile Kur'an” arasında bir bağlantı kurmalıyız. Yeryüzünün “en edebi ve mucize eseri” olan Kur'an-ı Kerim'in içinde edebiyat konularını da içeren ya da dil bilgisi konularını da toparlayan meseleler vardır.
Evet, şimdi çok dindar zihniyetli arkadaşlar: “Kur’an-ı Kerim bunun için inmedi. O bir hayat kitabıdır; yaşansın diye Allah (CC) iman eden kullarına indirmiştir.” diye itiraz edebilirler. Aslında tam manasıyla hakikati söylüyorlar, buna katılıyorum.
Hatta ben dahi zaman zaman şöyle düşünürüm: Üniversite sınavlarında paragraf sorularının hepsini Kur’an-ı Kerim’den sorsalar, bak o öğrenciler nasıl Kur’an-ı Kerim’in manasını yiyip yutuyorlar, demiştim.
Ama Kur’an-ı Kerim bunun için inmedi. Hidayet nuruyla aydınlanmamış gönüllerin, Kur’an okuması ve ona pragmatist, bir anlamda çıkarcı yaklaşması daha da kötü belki. Oryantalist/Doğu bilimci birçok insan Kur’an-ı Kerim'i bizden daha iyi bilir. Ama iman nuruyla aydınlanmamış bir gönül sahibi olduğu için Kur'an bir araştırma kitabıdır ona göre.
Fakat Rabbimizin istediği bu mudur? Hayır. Kur'an Allah'ın kelamıdır. Biz insanları, doğru yola çağıran peygamberlerin dilinden insanlara aktarılmıştır.
İletişim kurallarını herkes bilir: Gönderen, ileti, alıcı, bağlam, kod gibi kavramlarla iletişimi anlatırlar. Bakın bu da bir edebiyat konusu.
Şimdi gönderici kimdir? Allah'tır. Peki, ileti nedir? Kur'an-ı Kerim’dir. Ya alıcı kim? İnsan. Bağlam neresidir? Dünya. Kod nedir? Anlayabileceği herhangi bir dil ama başta Arapça.
Öğrencilerin akılları vahiyle buluşmalı. Müslüman olduklarından dem vuran gençler, kulaktan dolma ya da yalan yanlış bilgilerle İslamı öğrenmemeli yani kitabın ortasından kavramalı.
AHMET TAŞTAN