Recep Akakuş yazdı
Tekke Köyü, İnegöl’ün kuzeydoğusunda ve Ahî Dağı’nın orta bölümü üzerinde kurulmuştur. Arazisi, hafif engebeli bir yapıya sahiptir. Bitki örtüsü ve su kaynakları yönünden -oldukça- fakirdir. Halkın geçimi, kuru tarım ve ziraata dayalıdır. Az miktarda hayvancılık yapılmaktadır. Köy nüfusu, Balkan kökenli göçmenlerden oluşmaktadır.
Halk arasında 93 Muharebesi diye anılan 1876-1877 Türk- Rus Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya göç eden soydaşlarımız, bu yöreye devlet tarafından yerleştirilmiştir. 1990 yılı genel nüfus sayımına göre köy nüfusu, 441 kişidir. 2000 yılı genel nüfus sayımına göre ise 204’ü, kadın ve 189’u erkek olmak üzere toplam köy nüfusu, 393 kişidir. İnegöl şehir merkezine olan uzaklığı, 17 kilometredir. İnegöl ile bağlantısı, Şıbalı ve Dömez köyleri üzerinden sağlanmaktadır. Yakın çevresinde Dömez, Akbaşlar, Bayramşah ve Cemi yet/İskâniye köyleri yer almaktadır.
Köyün ismine gelince, bu isimlendirme tarihî bir boyuta dayanmaktadır. Şöyle ki: Sultan Birinci Murad, Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmed, Sultan İkinci Murad devirlerini ve Fatih Sultan Mehmed’in ilk saltanat yıllarını idrak etmiştir. Akbıyık Sultan lakabı ile şöhret bulan Akbıyık Ahmed Şemseddin Efendi, buraya bir zaviye yaptırmış ve uzun yıllar bu zaviyede, halka hizmet sunmuştur. Halen bu köyde Akbıyık Sultan’a izafe edilen bir hatıra türbe vardır. Aslında Akbıyık Sultan’ın gerçek mezarı ve türbesi, Bursa’da ve Harirî-zâde Mescidi’nin bitişiğindedir.
Tekke Köyü’ndeki bu türbe ve mezar, tıpkı İstanbul’daki mezarı gibi bir makam’dır. Tarihî belgeler, günümüzde bu yörede yer alan Akbıyık-Tekke ve Cemiyet/ İskâniye köylerine ait toprakların bir kısmının Sultan Birinci Murad tarafından diğer bir kısmının da Sultan II. Murad tarafından Akbıyık Ahmed Şemseddin Efendi’ye mülk olarak verildiğini göstermektedir . O da kendisine mülk olarak tahsis edilen tüm bu toprakları, Bursa’daki tekke ve zaviyesine vakfeylemiştir. Akbıyık Sultan, Hacı Bayram’ın seçkin müridlerindendir ve Akşemseddin ile birlikte İstanbul fethine iştirak eden ünlü mutasavvıflardan biridir.
Uzun yıllar yaşamış ve asırlık bir çınar misali, yüzyılı aşkın bir ömür sürmüştür. Ahî geleneğine göre irşat hizmeti sunmuş ve Bâbî Geleneğine alternatif olarak bu yöreye yerleşmiştir. Her iki gelenek mensubu kişiler, şifahî kültürü benimsemişlerdir. Bir diğer ifade ile Akbıyık Sultan da Bâbî kültürünün temsilcisi olan Bâba Sultan da yazılı belge bırakmamışlardır. Konya ile İznik arasında en kısa mesafeyi oluşturan ve Posta Yolu diye isimlendirilen güzergâhta yer alan bu köy, asırlar boyunca Akbıyık Sultan Zaviyesi olarak halka hizmet sunmuştur.
Ankara’da Ak Medrese çevresinde ve Hacı Bayram’ın tesis ettiği tekke ve zaviyede yetişen ve de Akbıyık Sultan unvanı ile şöhret bulan Ahmed Şemseddin Efendi, Sultan Birinci ve II. Murad tarafından kendisine mülk olarak verilen geniş arazi ve çiftlikleri, vakıf statü- sünde Bursa’daki tekkesine mal etmiş ve temsil ettiği tasavvufî ekolün hizmetine sunmuştur.
Resmî kayıtlarda görüldüğü üzere bu arazinin, Yenişehir Ovası’na yakın bölümü, Anastas Yeri olarak anılmakta ve sonraki yıllarda burada İmad Bey Köyü kurulmaktadır ki günümüzde bu köy, Akbı- yık Köyü olarak bilinmektedir. Tarihî belgelerde: Anastas, Enestos veya Elestos şekillerinde okunan bu ismin sahibi, Osmanlı’nın kuruluşunda büyük hizmetleri geçen ve Osman Gâzî’ye istihbarat hizmeti sunan bir kişi olarak tanınmaktadır.
Harmankaya Tekfuru Köse Mihal gibi o da -muhtemelen- Osman Gâzîye sempati duymuş ve zamanla bu sempati, dostluğa dönüşmüştür. İslâm’ı kabul ettikten sonra da bu zat, İmad Bey adını almıştır. Diğer yandan yine bu yöreyle bağlantılı olarak Cebel-i Kureyş adı verilen dağlık yöredeki mezraalar ki, Kara Kiçe, Turna Pınarı, Söğüt Pınarı ve Kulfal çiftlikleri diye tescil olunmuştur. Bütün bu arazi ve mezraalar, İmad Bey Karyesi gibi Akbıyık Sultana II. Murad tarafından mülk olarak verilmiş o da tekke ve zaviyesine vakfeylemiştir.