(İşte Âdem oğlu) mü’min bir kişi, kabre girer; Hak Teâlâ, ana iki melek gönderir ki meyyitin üzerine onlar, şahid olalar. Öncelikle burada bir durum tesbiti yapılır; tespit içinde kabirdeki kişiye şu üç süal yöneltilir:

1) Rabbin kimdür? Mü’min kişi ider kim Rabbim, Allah’tur.

2) Dinün nedür? Mü’min kişi aydur kim dinüm, İslam’dur.

3) Nebîn kimdür? Mü’min kişi aydur kim nebîm, Muhammed-aleyhisselâm’dur.

Bunun üzerine Hak Teâlâ aydur kim:

- Ey Münker ve Nekir Meleklerim! Bakınız kulum, ne söyledi sizlere.. Duydunuz değil mi? Cevaben Münker ve Nekir Melekleri ideler kim Ya Rab! Kulun ayıttı: Allah, Rabbimdür; dinüm, İslam’dur ve Muhammed, nebîm’dür. Bunun üzerine Hak Teâla bu iki meleğe: “Varun… Diğer meleklere bu kulumdan ne işittiyseniz onlara haber verin; bu konuda kuluma siz de şahit olun..

Bu iki melek, hemîn (vakit kaybetmeksizin) göge çıkarlar; diğer meleklere aydurlar: “Ey Melekler! Filan oğlu filana süal ittük o kişi, ayıttı ki Allah, Rabbimdür; dinüm, İslam’dur; Muhammed de nebî ve peygamberimdür dediler (ve bu tesbitlerine diğer melekleri de şahit tuttular). Bunun üzerine Hak Teâlâ, meleklere şöyle hitap ittü:

- Hani siz dirdünüz ki (yeryüzünde fesat çıkaracak ve de kan dökecek bir kişiyi mi yaratacaksın?) İşte bakın benim mü’min kuluma ve görün yaptuklarını…(Hem de öyle bir atmosfer içinde bulunuyordu ki) şu anda mü’min kulumun ruhunu kabzettim; malını, gayri kimselere virdüm; avretini, dul kodum; nurlu bir ortamdan kabrin zulmetine ve karanlığına aktardım; dünyanın beyliğinden ahretin yoksulluğuna ilettüm; dünyanın genişliğinden kabrin darlığına vasıl ittüm işte bu atmosfer içinde ve yerin karnında kendine süal olunduğunda ayıttı ki: Rabbim, Allah’tır; dedi ve beni tanıdı;

“Bezm-i Elest” teki sözüne sadâkat gösterdi. Ey meleklerim! Ben size dimemiş miydim? Gerçekleri ve de gaybı, en iyi bilen benim… Sizlerin bilmediklerinizi de ben bilmekteyim… Bu sebepten ey meleklerim!

Malum ola ki size kim benim bildiklerimi siz, bilemezsiniz. Görün ve bakın şu kulumun haline? Nice eshabından ve dostlarından ve de malından ayrılup katıma geldi.

Şimdiki demde benden gayri kimse ana yaramaz ve yardımcı olamaz. Ana benden gayri kim rahmet idebilir ki kulum, ana vara ve andan rahmet uma… Yahut da andan merhamet dileye…

İzzetüm ve celâlüm hakkı içün söylüyorum ki siz ey meleklerim, bu sözlerime şahid olunuz ki ben, ancileyin (şu anda) ona (öyle) bir ata ve ihsan verirem ki bütün halâyık, andan (verilen bu beklenmedik bu ata ve ihsandan) dolayı taaccüp ederler

Unutulmamalıdır ki ben ikram edenlerin en çok ikram edeniyim… Merhamet edenlerin de en çok merhametlisiyim. Bunu böyle bileler ve böyle göreler… “Lâ-ilâhe illallâh Muhammedü’r-Resûlüllâh” diyen ve de anlamını kalben kabullenen kişilere, benim ata ve ihsanım, mutlaka, ulaşacaktır. Onlara da mutlaka ata ve ihsan virirem…

Güncelleşmiş Özet Yorum:

Noktacı Kasım Efendi, görüldüğü üzere, Ebû Abdullah ez-Zâhidî ve Ebü’lHasen el-Hemedânî’ye atfen ölüm ötesi hayatla ilgili bazı tasvirler yapmıştır.

Kabir hali, Münker ve Nekir meleklerinin yaptıkları ilk sorgulama sırasında kişiye yöneltilecek ve cevabı istenecek olan üç soru ile bu sorulara verilecek cevaplar, yer almıştır. Kişinin mü’min kimliğinin tespitine vesile olan bu süaller, gerçekte âlem-i berzah adı verilen kabir hayatını başlatmaktadır. (R. Akakuş)

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar