Merhaba İnegöl'ün güzel insanları! İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.
İnegöl’ün derin köy kültürüne dair yapılan araştırmalar, bölgenin tarihsel ve kültürel dokusunu anlamada önemli bir yer tutuyor.
Yöredeki dedeler ve babalar, hem Anadolu'nun Türkleşmesinde hem de İslamlaşmasında kilit roller üstlenmiş önemli şahsiyetlerdir. Bu yazıda, İnegöl ve çevresindeki dede-baba kültürünü, gelenekleri ve toplumsal yaşamdaki yerini ele alıyoruz.
İnegöl’ün kültürel zenginliği, hem tarihî geçmişiyle hem de geleneksel yaşam biçimiyle dikkat çekiyor. Bu topraklarda, dedeler ve babalar adı verilen iki önemli figür, hem dini hem de toplumsal anlamda büyük bir yer tutuyor.
Osmanlı'nın ilk tarihçilerinden Âşık Paşa-zâde'nin *Tevârih-i Âl-i Osman* adlı eserine göre, dedeler genellikle Ahîyân-ı Rûm temsilcileriyken, babalar Ebdâlân-ı Rûm’un mensuplarıdır. Bu iki grup, Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma sürecinde önemli görevler üstlenmiş, yerleşim birimlerinde farklı roller oynamışlardır.
Dedeler, kasaba ve şehir merkezlerinde ticaret ve zanaatle ilgilenirken, babalar ise daha çok kırsal alanda ve inzivada bulunmayı tercih etmişlerdir. Ancak bu yalnızlık, onların devletle bütünleşmesini engellemeyip aksine, güvenlik ve istihbarat gibi stratejik alanlarda önemli görevler almalarını sağlamıştır.
Bu bağlamda, kurdukları zaviyeler genellikle stratejik noktalarda yer alır, hem dini hem de güvenlik açısından önemli bir rol oynardı.
İnegöl civarındaki yerleşim yerlerinde, dede ve babalara ait mezarlar genellikle yüksek tepelerde veya derin vadilerde bulunur. Bu mezarların yeri, hem fiziksel hem de manevi açıdan onların toplumdaki yüksek konumlarını simgeler.
İnegöl’deki en bilinen baba figürü, Baba Sultan; dede figürü ise Şeyh Edebâlî'dir. Her iki şahsiyet de, halk arasında, hem dini hem de kültürel kimliklerini güçlü bir şekilde hissettirmiştir.
İnegöl’ün köylerinde yaptığım incelemeler, bölgenin yerel halkının ortak değerlerini ve kültürel mirasını ortaya koyuyor. Her köyde mutlaka bir hamam bulunuyor ve bu, halk arasında "Hamamsız köye imansız köy derler" gibi bir inançla pekişmiş.
Bu inanç, köylerin sosyal yaşamını etkileyen önemli bir kültürel öğe olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde, her köyde bir dede kültürünün yaşatıldığına da tanık oldum. Bu kültür, yalnızca köylerin sosyal hayatında değil, aynı zamanda yerel geleneklerde de önemli bir yer tutuyor.
Dede ve baba kutlamalarına gelince, bunlar genellikle sonbahar mevsiminde, hasat sonrası yapılan merasimlerle kutlanır. Bu dönemde gündüz ve gece uzunluğu eşit olduğundan, halk arasında bu günlere "gün dönümü" denir.
Dede kutlamaları sırasında pilav, ayran ve hoş-âb ikramları yapılırken, Kur’an-ı Kerim tilâveti, mevlid-i şerîf kırâati ve dua gibi dini ritüellerin yanı sıra halk oyunları da sergilenir.
Ancak, son yıllarda bu geleneklerin bazı ideolojik istismarlarla şekillendirilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Bu da, kutlamaların ruhunu bozan bir gelişme olarak kayıtlara geçmektedir.
İnegöl ve çevresindeki yerel halk, yaşadıkları coğrafya ve kültürel değerlerden derin bir şekilde etkilenmiştir. Her geçen gün değişen dünya ile birlikte, bu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması büyük bir öneme sahiptir.
Bu yazıda, İnegöl’ün derin kültürel yapısının bir parçası olan dede ve baba kutlamalarını inceleyerek, hem bu geleneğin köklerine hem de günümüz dünyasında nasıl bir evrim geçirdiğine dair bir bakış sunduk.
Yarından itibaren, sosyal ve dini nitelik taşıyan diğer kültürel etkinlikleri de sizlerle paylaşacağız.
Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!
MURAT ALTIN