“Beğenmediğiniz bir şeyi alkışlamak, yalan söylemenin birçok çeşidinden biridir (Bernard Shaw)
        Değerli okurlarım bundan önceki yazılarımda da değerlerimizin öneminden ve değerlerimizi kaybetmenin zararlarından çokca bahsetmiştim.İnsanları sınıflamak herkesi aynı kalıplara sokmak çok doğru değil ancak son yıllarda maalesef insan kalitemiz hızla bozulmaya başladı.Yazarın dediği gibi ‘’önce ekmekler bozuldu sonra her şey’’(O Akbal. Ahlaki değerlerimizi kaybetmeye başladıktan sonra toplumda çok farklı karakterlerde insanlar türedi. Bunları kabaca sınıflarsak ben dörde ayrıldığımızı düşünüyorum.
         1 –Siyasi fanatikler: Ahlakını tamamen kaybetmiş, lider sevmeyi ülke sevmek zanneden. En ahlaksızca yanlışı, kötülüğü görmemezlikten gelecek kadar gözü dönmüş bir kitle. En büyük sorun aslında analiz becerisi düşüklüğü değil, ahlaki ilkeleri kaybetmiş olmak. Bir anket yaptılar ülkede, sizin liderin yolsuzluk yaptığı kanıtlansa oyunuz değişir mi? Diye sordular. Ankete katılanların yüzde 70'ten fazlası 'hayır' dedi. İşin tehlikesini, fanatizmi düşünebiliyormusunuz?At gözlüğü ile muhalefet ya da iktidar, sevdiklerinin  hatalarını görmemezlikten gelirler. Bildik cümlelerle  konuşurlar. Sokakta rastlarsınız. 
      2-Dönekler :Her devrin adamıdırlar sayıları azdır ama kendilerince çok akıllıdırlar.Hep iktidarları desteklerler  vergi borçları silinir,ihaleleri alırlar, yağma yaparlar,mevki makam kaparlar kimse dokunmaz. İktidar değiştiği gün karşı tarafa geçerler , kral öldü yaşasın yeni kral. Katil diye tükürdüklerine bugün sayın, demeye başlarlar sizin yüzünüz kızarır onların zerre  kızarmaz.  Ülkedeki gelirin yüzde 40'ını elinde tutarlar .
      3 - Gamsızlar: Ülke yanmış, dış borç artmış, gençler umudunu kaybetmiş, eğitimliler ülkeden kaçıyor, yangınlar,kazalar, şehitler,terör  ölümler hiç umurunda değildir. Akşam sevdiği dizisi , benim takımın penaltısı verildi verilmedi tartışması, yesin içsin sosyal medyada paylaşsın, maddi durumu iyiyse etraf yıkılsın hiç bir önemi yoktur. Akmaz, kokmaz, bulaşmaz,üretmez  ülkesine de nokta kadar  katkısı yoktur. 
      4 –Düşünen aydın insanlar: Ömürleri boyunca muhalif kalırlar, okuyan, aydın, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilen analiz becerisi yüksek insanlardır. İktidara gelenin doğru ve yanlışlarını görürler ama görevleri  sadece doğruyu alkışlamak değildir, partileri yoktur, ülke sevgisi ile yanlışı doğruyu anlatmaya çalışırlar, hayatları tarih boyunca sürgünle, mahkemeyle, suçlamayla geçer. Herkes onların muhalefetteki partiyi tuttuğunu zanneder oysa o parti iktidara gelince onu eleştirmeye başlarlar. Gün yüzü göremeden tamamlarlar ömrü. Keşke cahil olsaydım diye düşünürler.
       Toplumdaki en büyük yanılgılardan biri, herkesin 'doğru tarafta' olduğuna inanması. Asıl mesele; eleştirel düşünceyi koruyarak, hem kendimizi hem çevremizi sorgulamak ve değişim için gerçekten bir şey yapıp yapmadığımızı DÜRÜSTÇE değerlendirmek. Gerçek aydın olmak, tarafsız değil adil durmayı, rahat değil cesur olmayı, popüler değil dürüst olmayı seçebilmektir.  Maalesef herkes kendi mahallesinin hırsızının avukatı olmuş karşı mahallenin hırsızının peşinde adalet arıyor. Her partizan kendi cenahının günahlarını sahiplenmiş, iyiye iyi kötüye kötü deme ferasetini kaybetmiştir. Adalet elbet bir gün herkese lazım olacaktır. 
           Bu devrin insanı bencilleşti. Kendi   çıkarına odaklı bir yaşamı tutturdu. Toplum bilinci , ortak yaşam ,birbirini düşünme, kardeşim için , kardeşlerim için, memleketim için gibi sözler (istisna olan güzel yürekli insanları muaf tutuyorum) oldukça azaldı.
         Utanmazlar  ve hırsızlar; bu iki grubun ilkini ahlaki değerlerimiz ikincisini adalet sistemimiz cezalandırmadığı sürece; memlekette huzur olmaz!Sokağa çıkan okula giden çocuklarımız için endişe duyarsın.!Eşinden boşanmış bacın için endişe duyarsın.!Trafikte bir magandaya denk gelirmiyim diye endişe duyarsın.!Ahlâki ilkelere bağlı , haklı ve güçsüzü koruyan adaletin şemsiyesi altında beğendiklerimizi alkışladığımız, beğenmediklerimizi eleştirebileceğimiz bir toplum özlemiyle...
     İyi haftalar sağlıkla kalın.