İnsanlar, hayatları boyunca hep kaçırdıkları fırsatlara üzülürler. Gitmedikleri yerlere, tercih etmedikleri yollara, denemedikleri çözümlere üzülürler.

Çok da gelişmemiş bir memlekette görev yaparken, tayinimiz çıksın diye yanıp yakılıyorduk. Hatta bu süreç oldukça uzayınca psikolojimiz dahi bozulmuştu. Yoğun bir kaygı ve bıkkınlık hali.

9 yılın sonunda Tayinimiz batıya çıktı. Sonra anladık ki peşinden koştuğumuz ümit ettiğimiz gerçekte olan değil; hayallerimizmiş. Bir şey değişmiyormuş. Çünkü insan nereye gitse kendisini de götürüyormuş.

Kendi ruh halini, kendi bunalımlarını, hayal kırıklıklarını, kızgınlıklarını. Dolayısıyla şekil değişiyor ama öz aynı kalıyormuş.

‘’Hayat sana yansıyandır.’’ diyor Mevlâna Hazretleri. Yani hak ediştir. Sen nasılsan o pencereden bakıyorsun dünyaya ve o bakış yansıyor sana. Hırsızsan arsızsan edepsizsen sana yansıyan da öyle oluyor. Çevrendekiler öyle insanlar oluyor yahut insanların o yönleri sana yansıyor.

Düşün ki iyi bir insansın ve bir belediye otobüsünde eli kanlı bir katil ile birlikte yolculuk yapıyorsun bilmeden. Ve o katil sana yer veriyor. İçini dışını bilmediğin bu adamdan sana yansıyan nezaket oluyor.

Tesadüf değil, öylesine değil …Ölçülmüş, biçilmiş, tartılmış en hassas terazide ve karar verilmiş en doğrusuna.

Tesadüf var mıdır hayatta? Olsaydı ne büyük haksızlık olurdu.

Öylesine oldu deyip geçmek. Öylesine gelen kurşunun en sevdiğini senden koparması. Öylesine tanışman ve evlenmen. Öylesine sağ çıkman o kazadan. Öylesine 2 çocuğunun olması. Öylesine elini kesmen. Öylesine tesadüfen bir hayat… Kesin itiraz ederdim buna. Demek ki isyandakiler de bu yüzden isyanda.

Kaderi bilmemek hak edişi bilmemek. Kaynağın kendisi olduğunu bilmemek ve sebeplerle boğuşmak. Nasıl isyan etmez böyle düşünürse insan.

Görememek, görememek, görememek

Dinimiz bize hep kendi içine bükül der. Kendini gör, hatalarını gör, eğri bakışını gör. Gör ve düzelt kendini. Düzelt ki dünya düzelsin- sana yansıyan düzelsin.

Kişi kendini değiştirmeden kaderi değişmezmiş. İşte o yüzdendir ki sonra anlıyorsun kaybedilmiş fırsat yok, kaçırılmış tren, söylenmemiş söz yok. Bütün bunlar olması gereken sen o ahvaldeyken bütün eğrilerinle- yanlışlarınla- bakış açınla- niyetlerinle senin hak ettiğin bu. Ne bir fazlası ne bir eksiği…

Burada bir parantez açmak gerekiyor. Bize yansıyan olumsuzlukların daha doğrusu bizim olumsuzluk olarak gördüklerimizin hemen hiçbiri özünde kötü değildir. Çünkü ‘’Allah, kuluna çok acıyan çok merhamet edendir’’(Nur suresi 20. Ayet). Bize:’’ Gitme bu yoldan’’ der. ‘’Terk et bu huyları’’ der. ‘’Bu senin için daha hayırlı.’’ der. Biz ise bunları çoğu zaman anlamayız, göremeyiz.

Eğrilik işten değil bakışımızdandır…

Ancak kaçırılan fırsatları şurada aramak lazım:

--- Keşke daha iyi olsaydım. Daha çok gönle dokunsaydım. İyilikte yarışsaydım. Niyetlerimi halis kılsaydım. İşte o zaman hak edişlerim artacaktı. Rabbimin rahmeti çağlayıp akacaktı. Ömür dediğimiz zamana karşı yarışımızda tam da budur kaçırdığımız fırsatlar. Burada aramak lazım.

‘’ Kendini değiştir dünya değişsin’’ diyor Hz. Mevlâna (Ne kadar da iddialı!)

RUMUZ: CAHİLDİM DÜNYANIN RENGİNE KANDIM