Siyaseten bir koltuğa oturmak ve o koltukta kalmak için illa da vicdan yoksunu olmak mı gerekiyor? Bu dünyada olduğu gibi ülkemizde de böyle. O siyaset koltuğu nasıl bir şey ise adaletli olan adaletsiz oluyor, vicdanlı olan vicdansız oluyor, doğruları söylemeyi ve doğru kalmayı kendisine hayat felsefesi olarak kabul eden, doğru söylemekten ve doğru kalmaktan uzak kalıyor.

Siyaset koltuğunu kapmadan önce siyaseti hizmet için yapacağını söyleyen siyaset koltuğunu kaptıktan sonra kasasını ve kesesini doldurmak için çaba sarf ediyor. Mütevazı bir yaşam süreceğini vadedenler ulaşılmaz ve erişilmez oluyor. Siyaseti hak ve halk için yapacağını söyleyenler hakkı ve halkı görmezden geliyor. Siyaseti barış, kardeşlik ve insanlık için yapacağını söyleyenler o koltuğu kaptıktan sonra çevresini ve dünyayı kan revan içine sokabiliyor.

Sahi siyaset nedir? Siyaset niçin yapılır? İktidar olmak nedir? İktidar olunca neler yapılması gerekir? Siyaseten bir koltukta kalmak için fırıldak gibi olmaya gerek var mı? Siyaseten bir koltukta kalmak için kendi onurunu ayaklar altına almaya gerek var mı?

Bu konuda bütün siyasi kişiliklerin, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şu sözünü yazıp altın bir çerçeve ile makamlarına asmalarını ve kulaklarına küpe etmelerini temenni ediyorum. Ne diyor cennet mekân merhum Muhsin Yazıcıoğlu ‘Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur.’ Mekânın cennet olsun bilge insan.

Gazze’de yapılanlar dünya basının önünde apaçık ortada ve sabiler açlıkla terbiye ediliyorlar. Bu yapılanlar sözde demokrasi beşiği olarak tanımlanan ülkelerin siyasi kişiliklerine sorulduğunda hiç birinin ama hiç birinin vicdanlarının titremediğine korkunç bir şekilde şahit oluyoruz. Sözde demokrasinin beşiği batılı siyasi kişilikler bunu böyle söylüyor da aynı inançtan aynı soydan geldiklerine inandığımız sözde Müslüman Arap ülkelerinin liderleri ne yapıyor?

Onların yaptıkları insanın canını daha çok acıtıyor. Filistin halkının sözde başkanı Mahmut Abbas Gazze halkı için köpek kavramını çok rahatlıkla kullanabiliyor. Yine başta Suudi Arabistan yönetimi olmak üzere bazı Arap ülkeleri ABD’yi finansal olarak desteklemekte. Bu destek bazıları için masumane görülebilir ama ben bu desteğin hiç de masumane olmadığını iddia ediyorum.

Şöyle ki ABD kayıtsız ve şartsız her ne olursa olsun İsrail’in yaptıklarına ve yapacaklarına kefil olmakta, bunun yanında ABD, İsrail’i hem finansal yönden hem teknolojik yönden, hem siyasi yönden hem de silahlandırma yönünden sürekli desteklemektedir. Böyle olunca ABD’ ye verilen her türlü finansal destek veya başka destekler doğrudan İsrail’e gitmekte ve bu desteklerle Gazze halkı ve masum insanlar soykırıma maruz kalmaktadır. Hani bir söz var ‘Başımıza ne geliyorsa kıyamadıklarımızın bize kıymalarından geliyor.’

Gazze’de olanlar bir nebze olsun yine dile getirilebiliyor. Ya Doğu Türkistan’da yapılanlara ne demeli. Burada soydaşlarımız Uygurlara karşı Komünist Çin Yönetiminin yaptıkları Gazze’de yapılanlardan hiç de aşağı değil. Arap Dünyasını eleştirdiğimiz gibi bir olamayan, iri olamayan, diri olamayan Türk Dünyasını da eleştirmek boynumuzun borcu.

Bütün dünya üzerinde gerçekleşen vicdansız yaklaşımları nitelik ve nicelik yönünden değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Türk Dünyası yaklaşık 235 milyon, Arap dünyası ise yaklaşık 360 milyon insana tekabül ediyor. Türk Dünyası, dünya siyasetine yön verebilecek bir niteliğe sahip olmadığı gibi Arap Dünyası da dünya siyasetine yön verme kabiliyetine haiz değil. Oysaki dünya üzerinde yer altı ve yer üstü zengin kaynaklarının birçoğunun bu coğrafyada olduğu bilinen bir gerçek. Bu kaynakları kullanabilecek ve insanların hizmetine sokabilecek nitelikli insan kaynağının olmayışı bu ülkelerin müstemleke olmasına vesile oluyor.

O zaman çare ne? Çare, vicdanların suskunluktan çıkmasıyla mümkün olabilecek. Bunu sağlamak için nitelikli insan kaynağının, nitelikli millet olma bilinciyle üretim yapması ve hem kendi insanlarının hem de dünya insanlarının hizmetine sunmasıyla olur. Belki o zaman vicdanlar suskunluktan kurtulur.

ÖZER YILMAZ