Ben Kabe’nin etrafında dönerken Gazze’de insanlar virane olmuş evlerine dönüyorlar.
Huzur içinde Kâbe’ye bakıp dualar ederken ben Gazzeliler, mutluluk içinde zafer kazanmış olarak topraklarını öpüyorlar.
Kabe’nin etrafında tavaf eden kalabalık insan topluluğu gibi koyu bir kalabalıkla enkaz halindeki yuvalarına dönüyorlar.
Bu tavaf esnasındaki yoğunluk insanı biraz yoruyor. Yorgunluğu giderecek bir şey, Rahmanın yüzümüze savurduğu bir serin rüzgar ile babalarının omuzlarında keyif süren çocuklardı.
Daha bu sabah babasının gözlerine sürme çeken ufak kız çocuğu bütün masumiyetiyle gözümün önündeydi. Binlerce kardan adam gibi bembeyazlar içinde inanmış yürekler saf saf...
Kimi masumlar babasının omuzlarında uyuya kalmış güven içinde, kimi babasının başına masaj yapıyor, kimisi ileri geri kaykılıyor.
Kimisi kıyıda uyumuş yatıyor, Kur’an okuyan annesinin koluna bağlı bir aparatla. Kimisi boydan fistan giymiş, yakışmış.
O masumları görünce Gazze’nin çocukları geldi gözümün önüne.
Cennete bahçelerinde gezip oynayan (inşallah) Rîm ve arkadaşları düştü hatırıma. “Onların da hakkıydı mübarek Kabe’nin zeminindeki beyaz serin mermerler üzerinde namaz kılmak, oynamak” gibi bir kaderden söz açıp kederimizi artırmak ne kadar doğru bilemiyorum.
Herkes kendi kaderini yaşar. Rabb’im kime ne güzellikler vereceğini ancak kendisi bilir.
Lakin yol yordam öğrenince basit geldi. Kurallara uyuyorsun namazını kılıyorsun.
Ezana yarım saat kala Kâbe’ye girişler sadece Abdülaziz adındaki ana kapıdan ihramlı olarak girenlere veriliyor.
Önceden gelir de içeri de beklersen sorun yok. İhramlı değilsen yoldan çevriliyor ya da ikinci kata yönlendiriliyorsun.
Temizlik durmadan devam ediyor. Görevlilerin basit ama sürekli bir takibi var. Kapıda siyahlı grili askeri kıyafetliler, beyaz fistanlı, kahverengi yelekli görevliler, farklı renkteki temizlik işçileri, zemzem suyu görevlileri...
Onlarca adam durmadan hacılara hizmet ediyor. Otellere yolcu taşıyan otobüsler ve sabırlı dikkatli şoförleri...
İtiş kakışlarla tavaftan tutunda otobüslere binene, inene kadar. Bitmeyen bir telaşe döngüsü içindesiniz ama bunlar anlık şeyler. Sonra bir ferahlık atmosferi dolar içinize çünkü duaların kabul olduğu KABE’desinizdir. Dualarınıza icabet edilen bereketli bir mekandasınız.
Kabe’nin üzerinden kuş uçmaz diye duymuştum ama gruplar halinde geçtiğini gördüm.
Kabe’den neler yazmalıyım diye düşünüyorum da dün ikindi namazını Osmanlı varakları altında kıldım.
Ruhumuzu titreten duaların dudaklarımdan kelime kelime dökülürken bitmesin istediğim o vakit, cenaze namazından sonra nihayete erdi.
Her vakit namazın ardından cenaze namazı kılınır Kabe’de ve Mescid-i Nebi’de...
AHMET TAŞTAN