14. yüzyıldan başlayarak 16. yüzyıl içlerine kadar uzanan bir dönem içerisinde uygulanan bu cami tipinin, şimdiye kadar tespit edilmiş altmış kadar örneği bulunmaktadır. İznik, Bursa ve Edirne başta olmak üzere Osmanlı merkezlerinde yoğun bir şekilde karşımıza çıkan tipin örnekleri arasında İshak Paşa Külliyesi içerisinde yer alan camiyle benzer plan özellikleri gösteren en yakın örnek, Bursa’daki Hamza Bey Camisi’dir. Bu yapıda İshak Paşa Camisi’nden farklı olarak, yan kanatların kuzeydeki aynalı tonozla örtülü kısmı ana kütleye açılmaz. Ayrıca Hamza Bey Camisi’nde kuzeybatı köşede kare planlı bir türbe yapıyla birleştirilmektedir.
İshak Paşa Camisi’nin revak süslemeleriyle benzer en yakın örnek Fatih döneminde inşa edilen Bursa’daki Tuz Pazarı Camisi’dir. Kare planlı kü-
bik bir kütle ile bunun önünde yer alan üç bölümlü bir son cemaat yerinden
oluşan yapının, son cemaat yerinde orta kemer üstü, İshak Paşa Camisi revak köşeliklerindeki gibi zikzak motifi ile süslenmiş, ortasına tuğlalardan noktalar konmuştur. Benzer süsleme Bursa Bedrettin Camisi (1443) son cemaat yeri revak kemerleri üstünde de görülmektedir.
İshak Paşa Camisi’nin kuzeyinde yer alan medrese, camiye bakan yönü
açık avlusuyla “U” şeklinde bir plan şeması göstermektedir. Erken Osmanlı mimarisinde birçok örnekleriyle karşımıza çıkan “U şemalı medreselerden İznik Süleyman Paşa (1359 öncesi), Afyon Gedik Ahmet Paşa (1477), Tokat Hatuniye (1485), İstanbul Davut Paşa (1485) ve Amasya II. Beyazıt (1486) medreselerinde “dershane” mekânı hücrelerin arasındadır.
Bu medreselerde “U” şeklinde bir revaklı avlu gerisine medrese mekânları yerleştirilmiş; odalardan birisi diğerlerinden daha büyük tutularak “dershane” olarak düzenlenmiştir. Bu dershanelerde İnegöl İshak Paşa Medresesi’nin revak arkasında “dershane” mekânıyla birlikte on üç olan mekân sayısı, İznik’tekinde on iki; Afyon’dakinde on altı; İstanbul’dakinde on yedi ve Amasya’dakinde on dokuz olarak görülmektedir.
Erken Osmanlı Mimarisi’nde benimsenen bu plan tipi klasik dönemde, Mimar Sinan tarafından da uygulanmıştır. İstanbul Haseki Hürrem Sultan
(1539) ve Üsküdar Mihrimah (1547) medreselerini buna örnek verebiliriz. Külliye içerisinde, caminin güneybatısında yer alan türbe altıgen prizmal gövdeli bir yapıdır. XV. yüzyıldan itibaren çoğaldığı kabul edilen, altıgen prizmal gövdeli bu yapılardan İshak Paşa Külliyesi’ndeki türbe, Bursa Hatuniye Türbesi (1449), Şehzade Mustafa ve Sultan Cem Türbesi (1479) ile benzer plan özellikleri göstermektedir.
Hepsi de altıgen prizmal gövdeli bu türbeler almaşık teknikle örülmüştür. Hatuniye Türbesi’nde İnegöl’deki türbeye benzer şekilde kubbe kasnaksız olup, üst örtüsü kurşunla kaplıdır. Cami medrese ve türbeden meydana gelen bu yapılar, İnegöl İshak Paşa Külliyesi’nin elemanlarıdır. Külliyeyi oluşturan yapılardan türbe dışında medrese ve cami açık bir avlu etrafında toplanmıştır. Bunun kuzeydeki medrese “U” şemasına göre dizilmiş oniki hücre ve kuzey kenarı ortasında yer alan “dershane”si ile güneydeki camiye yöneltilmiştir. Cami ve medrese bağımsız birer yapı olmakla beraber ortak eksenleri ve yakın konumları ile bir bütünün parçaları gibidirler.
Anadolu’daki ilk defa Artukoğulları döneminde cami ve medrese hacimlerinin ortak bir avlu çevresinde düzenlendiğini görüyoruz. Diyarbakır Mesudiye (1193-99) ve Zinciriye (1198), Harzem Tacettin Mesut (1211) ve Mardin Şehidiye (1239-40) yapıları bu tipin örnekleridir43. Selçuklular dönemine
ait Kayseri Hacı Kılıç Camisi ve Medresesi (1249-50) Osmanlı Mimarisi’ni
hazırlayıcı nitelikte önemli bir örnektir. Ortak avlu kullanımının, Erken Osmanlı dönemine ait bilinen örnekleri az sayıdadır. Bunlardan en erkeni Fatih Sultan Mehmet devrinde İstanbul’daki Eyüp Sultan Camii ve Medresesi’dir (1458-59). Ayrıca, Bursa Başçı İbrahim (1491 öncesi), Amasya Küçük Kapıağası (1494-95), Tire Üçlüleli (15. Yüzyılın ikinci yarısı), Tire Molla Arap (1492) ve Tokat Hatuniye (1485) camii ve medreselerini de bu tip örnekler içerisinde sayabiliriz.
Bunlardan Tokat Hatuniye Camii ve medresesi yapıların bağımsız olu-
şu, medresenin plan şeması medrese ve caminin aynı eksen üzerinde yer alışı ile İnegöl İshak Paşa Külliyesi’ne benzer bir düzen göstermektedir.
Cami ve medresenin ortak bir avluyu kullanması klasik dönemde, Mimar Sinan’la birlikte karşımıza çıkmaktadır. İstanbul Sinan Paşa (1556), Kara
Ahmet Paşa (1555-61), Kadırga Sokullu Mehmet Paşa (1571-72) ve Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa (1570-71) külliyelerinde uygulanan bu tip düzenin öncüsü, Halep’teki Hüsrev Paşa (1536-37) Külliyesi’dir46.
Halep Hüsrev Paşa Külliyesi’nde cami ve medrese yapıları bağımsız
olup; yapılar arasında sınırlandırılmış avlu yer almaktadır. İki yapının karşılıklı konumlarıyla eksen ortaklığı, Erken Osmanlı dönemine ait İnegöl İshak Paşa Külliyesi cami ve medresesini hatırlatmaktadır.
Sonuç olarak İnegöl İshak Paşa Külliyesi,Erken Osmanlı döneminde,
15. yüzyılın ikinci yarısında meydana getirilmiş bir topluluk olarak gerek mimari kuruluşları ve malzeme kullanımı, gerekse süslemeleriyle kendi dönemlerinin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır. Külliye içerisindeki yapılar bir taraftan bulunduğu dönemin mimari özellikleriyle uyum gösterirken; bir taraftan da birbiriyle oluşturdukları külliye düzeniyle dikkati çekmektedir.
Ortak bir avlunun, cami ve medresenin birleştirici bir öğesi olarak kullanılmasıyla oluşturulan bu düzen, Erken Osmanlı mimarisinde özellikle 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmıştır. İnegöl İshak Paşa Külliyesi’nde incelenen düzenleme, Klasik Dönemde Mimar Sinan’ın başarı ile uyguladığı, büyük programlı yapılarda karşımıza çıkan ortak avlu etrafında birleşen cami ve medrese tipinin erken dönemdeki ön örneklerinden biri olarak görülmektedir.
Prof. Dr. Yaşar Selçuk ŞENER
Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü Sempozyumu-1