Merhaba İnegöl'ün güzel insanları!
İnegöl'ün tarih ve kültürüne dair yazılarımıza devam ediyoruz.

Selçuklu-Bizans sınır hattında yaşanan mücadeleler, yalnızca bölgenin kaderini değil, Osmanlı’nın temellerini atacak gelişmeleri de beraberinde getirdi. 1231-1232 yıllarında yaşanan olaylar, Ertuğrul Gâzî’nin kaderini belirleyen en kritik dönemeçlerden biri oldu. Bu süreçte hem askeri yetenekleriyle öne çıktı hem de gelecekteki yurt edinimlerinin zeminini hazırladı.

1230-1231 kışını Antalya-Alâiye Sarayı’nda geçiren Sultan I. Alaaddin Keykubad, baharın gelmesiyle Kayseri’deki Kubadiye Sarayı’na dönmek üzere yola çıktı. Beyşehir Gölü kıyısındaki Kubad-Âbâd Sarayı’nda kısa bir süre dinlendikten sonra, Bizans-Selçuklu sınır hattını denetlemek ve yeni göçerlerin durumunu yerinde görmek amacıyla Sultanönü/Eskişehir yöresine geçti.

Burada sınır boylarında görev yapan beyler arasında Ertuğrul Bey de vardı. Sultan, Ertuğrul Bey’in karşılama törenindeki dirayetinden etkilenerek ona bir miktar asker verip Bizans sınırını teftiş etme görevini verdi. Bu, hem bölgedeki durumu anlamak hem de Ertuğrul Bey’in yeteneklerini sınamak için önemli bir fırsattı.

1232’de Ertuğrul Bey, komutasındaki birliklerle Pazaryeri ve Bozhöyük arasında bulunan Ermeni Derbendi’ne ulaştığında, Bizans İmparatoru Laskaris’in paralı askerlerinden olan Aktav Tatarları ile karşılaştı. İlk çatışmada geri çekilen düşman birliklerini, İdris-i Bitlisî’nin Heşt-Behişt adlı eserinde anlatıldığı üzere, Pazaryeri-Nazif Paşa, Kurşunlu, Kulaca, Kozulca ve Hamza Bey güzergâhını izleyerek İpek Yolu üzerinden Yenişehir Ovası’na kadar takip etti.

Yenişehir Ovası’nda yaşanan kanlı çarpışma, Bizans kuvvetlerinin tamamen imhasıyla sonuçlandı. Ertuğrul Bey, başarılı harekât sonrası Sultanönü’ne dönerek Sultan Alaaddin Keykubad’ın takdirini kazandı ve “gâzî” unvanıyla ödüllendirildi.

Başarının ardından Sultan ile birlikte Karacahisar Kalesi kuşatıldı. Kale tekfurundan şartsız teslim talep edildi. Ancak Kayseri’den gelen acil haber, Moğolların Selçuklu topraklarına saldırdığını bildiriyordu. Sultan Alaaddin, kuşatmayı Ertuğrul Gâzî’ye bırakarak hızla Kayseri’ye döndü.

Ertuğrul Gâzî, kuşatmayı sert şekilde sürdürerek kaleyi ve tekfuru teslim aldı. Ardından Söğüt Kasabası, Domaniç yaylaları ve Ahî Dağı (Cebel-i Ermeniye) kontrol altına alındı.

Elde edilen ganimetlerin beşte biri ile bazı esirler, Dündâr Bey aracılığıyla Sultan Alaaddin’e gönderildi. Sultan, ganimetleri kabul etti ancak Karacahisar’ı eski tekfuruna iade etti. Bu siyasi hamleyle birlikte Söğüt, Domaniç ve Ahî Dağı Ertuğrul Gâzî’nin yönetimine bırakıldı. Böylece Karacahisar, Bilecik ve İnegöl tekfurları da Selçuklu nüfuzu altına girdi.

1232 yılı itibarıyla Ertuğrul Gâzî, bileğinin gücüyle kazandığı topraklara yerleşti. Söğüt Kasabası ve Domaniç yaylaları, Karakeçili Aşireti’nin yeni yurdu oldu. Bu yerleşme, hem Sultan’ın onayıyla hem de savaş meydanındaki başarının doğal bir sonucu olarak gerçekleşti.

Bu stratejik adım, ilerleyen yıllarda Osmanlı Beyliği’nin filizleneceği toprağın ilk harcıydı. Ertuğrul Gâzî, yalnızca bir sınır beyinden çok daha fazlası olduğunu, aldığı kararlar ve gerçekleştirdiği fetihlerle kanıtlamıştı.

Sıradaki yazımızda görüşmek üzere! Yaşam sevinciniz eksik olmasın!