“ Polis, eşini ve iki kızını beylik tabancasıyla öldürdü” haberi üzerine zihin dünyama düşen birkaç satır.

-Birçok insan ölmesi mi gerekiyor kardeşim?!

-Evet, ölmesi gerekiyor galiba. İnsanların duyarlı hale gelmesi için en kuvvetli uyarıcı belki de ölümdür.”

“ -Ondan ötesi yok zaten. Ama akıllı olan insanoğlu tedbir alamaz mı?!”

“ -Akıl tedbirli olmayı salık verir ama insanın arzu ve istekleri, zayıflığı, yönlendiriliyor olması vb. sebepler dolayısıyla “doğru olandan” haberdar değilse yanlışa doğru sürüklenir.

Bu yazıyı kaleme almamdaki etken; bir polisin iki masum çocuğuyla birlikte eşini izindeyken öldürmesi, demiştim ya buradan başlayalım düşünmeye.

Polislerin neler yaşadığını bilmiyoruz ama insanları korusunlar diye devlet tarafından kendisine verilen silahla en yakınındaki canları hayattan alıp gitmesine yüreğim çok yandı.

Tezatlık da buradan başlıyor. Hem masum yavrularını hem de eşini öldürmesi sebeplerini sormadan/ öğrenmeden içimize bir acı çöküyor ve canımız derinden yanıyor. “Biz, toplum olarak, nereye gidiyoruz? Bu insanlara ne oluyor?” diye bir ruh haline bürünüyoruz.

İnsanların ne yaşadıklarını, ne tür bir sıkıntı içinde olduklarını bilmiyoruz. Bilmiyoruz ama insanları hayattan koparabilecek herhangi bir sebep midir bu yaşananlar? Bahsettiğimiz konu ile ilgili haberlerden öğrendiğimiz yani aile içi geçimsizlik tartışmaları... (Yine de ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz.)

İşte hep aradığım nokta burası... Neden biz Allah'ın emirlerine, Peygamber Efendimizin güzel sünnetiyle sözlerine ve ahiret gününe sağlam ve doğru bilgi ile iman edemiyor ve bununla ilgili eğitim veremiyoruz.

İman ederek söylüyorum ki eğer “güçlü bir Allah bilgisi, kuvvetli bir ahiret inancı” bu tür sorunları çok aza indirecektir.

Lakin peşinen belirtmeliyim ki “Allah'a ve ahirete iman” konusu bireysel sorunlarımızı, toplumsal problemlerimizi gidermek maksadıyla değil yüce Allah’ın aciz bir kulu olduğumuzu bilerek ona karşı kulluk yapma şuuruyla olması gerekir. İnsanı “kulluk şuurundan” koparırsanız insan, çok çabuk “tanrılık taslamaya” başlar ya da başka başka tanrıların kulu olabilir.

Ne kadar kirlenmiş bir toplum olduğumuzu haber kanallarından, televizyon programlarından fark etmiyor muyuz? Biz necip Türk milleti olarak bin yıl İslam'a hizmet etmiş, İslam’la dünyaya hakim olmuş bir milletiz. Acımasız kapitalizmin çağdaş, modern, seküler gazları ile bu kadar insanlık ölüyor, demek ki. İnsanlığın önünü açacak en sağlam inanç ilkelerine sahip bir milletiz.

Uyuşturucudan, tecavüzden, bahis oyunları oynamaktan, daha sayabileceğimiz bir sürü “insanı ruhen ve bedenen” kirleten haram düşünce ve davranışlardan uzak kalmanın yolu Allah'a gönülden samimiyetle teslim olmak ve tüm yaptıklarımızdan hesaba çekileceğimiz ahirete kaliteli bir şekilde iman etmekten geçer.

Her şeyin başına, ortasına, sonuna “Allah’a imanı” yerleştirmek zorundayız. Başka kurtuluş ve ıslah yolumuz yoktur. Hem dünya hem de ahireti kurtarmak istiyorsak ; sağlıklı bir toplum, güçlü bireyler olalım diyorsak dinimiz İslam’la “insanımızı onarmalı, aileyi tedavi etmeli, toplumu yeniden inşa etmeliyiz, vesselam.

AHMET TAŞTAN