HZ. EYÜP VE SABIRDA DERİNLİK

Eyüp Peygamberi gör kim ne denlû belâ içre kaldı; yedi yıl, yedi ay, yedi Cuma (hafta), yedi gün ve yedi saat… (Ancak bu uzun süre zarfında mârûz kaldığı belâlardan dolayı hiçbir zaman şikayetçi olmadı); ah! itmedi.

İhtilâfı beyan edelim (ve bu konuda ileri sürülen değişik görüşleri ortaya koyalım). İnşâallahü Teâlâ (bu konu ile ilgili düşünce ve tesbitler), beyan oluna..

Kıssa-i Eyüp –aleyhisselam- hakkında Allahü Teâlâ (Sâd Sûresi’nin 41- 44ncü âyet-i kerîmelerinde meâlen bakınız ne buyuruyor): “(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyüb’u da hatırla…. Hani O, Rabbine şöyle nidâ eylemişti.

- Ey Rabbim! Gerçekten şeytan beni meşakkatlere, zorluklara saldı ve beni,
elemlere uğrattı. (Eyüb’ün yaptığı bu yakarış üzerine tarafımızdan kendisine dendi ki) ayağınla yere vur! (ihtiyacın olan şifalı suyu bulacaksun. Gerçekten Eyüp, ayağı ile yere vurdu. Ve o anda), hem yıkanıp temizleneceği ve hem de içeceği serin ve de şifalı bir su), yerden fışkırdı.

(Bunun üzerine kendisine dendi ki işte bu sudan kana kana iç… ve de yıkanarak temizlen.. Bu suretle) hem yorgunluğun geçsin hem de
hastalığın geçsin, denildi tarafımızdan….

Ayrıca bir rahmet olsun ve akıl sahiplerine de ibret olsun diye Eyüb’e, hem
ehlini ve hem de evvelce sahip olduğu mal ve mülkünü (tekrar) bağışladık; bununla yetinmedik; ehliyle beraber onların bir mislini (daha) yine Eyüb’e bağışladık..

Diğer yandan Eyüp, zevcesinin başından geçen bir olay sebebi ile ona kırılmış ve sağlığına kavuştuğu takdirde kendisine“yüz” değnek vurma hususunda yemin etmişti.

Gün gelip Eyüp, salığına kavuşunca yaptığı yeminin yerine gelmesi amacıyla
biz kendisine: Eline, içinde yüz habbesi ve tanesi olan, bir buğday başak demeti al! Onunla zevcene vur..

Böylece Yemininde hânis olma… Yani: yemininden dönmüş olma.. Bu suretle yeminin, yerini bulmuş olsun… Tarafımızdan yapılan öneriler doğrultusunda hareket etmiş olan Eyüp’ü çok sabırlı bulduk….

O, ne güzel bir kul idi… Çünkü O, doğrudan doğruya Allah’a teveccüh etmiş ve kendisini -tamamen -O’na teslim etmişti.”

Hak Teâlâ, kelâmında Eyüp Peygamberi, gör nice medh eyledi. (Bu konuda)
Vehb bin Münebbih -rahmetüllahi aleyh- aydur:

- Eyüp Peygamber -aleyhisselâm- Rûm diyarındadır. Amma (ve de) İyâz
peygamberin oğlunun oğludur. Yani: Eyüp peygamber, İyaz peygamberin torunudur. İyâz Peygamber de İshak peygamberin oğludur. (Belirlenen bu soy kütüğüne göre İyaz Peygamber), Yakup peygamberin karındaşıdır; hem de ana-baba bir karındaşıdır.

Çünkü onlar, bir anadan ve bir karından doğmuştur Rivayettür: (Bir diğer rivayete göre ise) Eyüp Peygamber -aleyhisselâm- Yemen iklimindendür. Vâfir (çok) malı var idi. Hem âbid hem de zâhid idi. Gece kâim gündüz
sâim olur idi. Bir ulu sarayı var idi. Sarayının dört bir tarafında kapıları var idi.

Her kapıdan (fakir, yoksul ve yetimlere yönelik) nimetler çıkardı. Bir kapıdan fakirler, doyurulur idi; diğer kapıdan da miskinler doyurulur idi. Bunun üzerine (bu minvâl üzere uzunca bir) zaman geçti.

Meger kim (Ne var ki) iblîsü’l-leîn, (Hak tarafından lanetlenmiş ve huzurdan kovulmuş olan şeytan, Eyüp Peygamberin bu durumunu kıskandı ve ona), hased itti.

RECEP AKAKUŞ Hocanın eserinden düzenleyip yayına hazırlayan

Ayhan Talha Bayraktar